Evet, yazmaya başladım ama nereden gireceğim, nasıl ilerleyeceğimi hiç bilmeden. Bakalım nerelere savrulacağız... ((:
Önce, dünkü yazıya, önemli bulduğum bir ekleme yapmak istiyorum: Sekse dair ailemle aramda hiçbir konuşma, bilgilendirme vs. geçmediğinden bahsetmiş ve bunun bilgi aktarımı açısından sıkıntılı bir durum olduğundan bahsetmiştim ya; en az bu kadar önemli başka bir defosu daha var bu iletişimsizliğin: Cinsellik, hayatın çok önemli parçalarından biri; öncelikle dünyaya gelme nedenimiz. Ayrıca hayat akışımızın neredeyse her kısmında, farkında olalım ya da olmayalım, belirleyici etkenlerden biri. Ve biz bu konuyu ailelerimizle -ve zamanla dostlarımızla, daha da kötüsü partnerlerimizle bile- konuş(a)madığımız zaman, hayatta bu kadar önemli yeri olan bir konuyu görmezden geliyor, onu doğal bir şey olmaktan çıkarıp bambaşka yerlere sokuyoruz. Sonra gelsin sıkıntılar, korkular, endişeler... Burada "biz" dediğim, görece rahat yetişmiş insanlar bu arada, daha da baskı altında yetişen insanların bu konudaki sıkıntılarını ne şekillerde ortaya çıkardıkları, apayrı, çok ciddi ve benim ahkâm kesemeyeceğim konular.
***
Nerede kalmıştık? Yaş 22, üniversite bitmiş ve işler kesat... ((: Yok yok, artık akışı değiştiriyorum; kronolojiyle değil, başka şekilde devam edeceğim.
2012 Ağustos - Yaş 30 - İstanbul'da yaşadığım son dönemler... Anadolu Jam geçmiş, hayatım bambaşka yerlere evrilmek üzere ve nereye evrileceğini henüz bilmiyorum. Argın'la, benim evin terasında sohbet ediyoruz, galiba gece yarısını geçmiş. Konu dönüp dolaşıp cinselliğe geldi. Argın benden çok daha genç olmakla birlikte bu konularda benden daha kaşar (yoksa "rahat" mı deseydim) ((: Üstelik sivil toplum örgütlerinde cinsel sağlık eğitimleri falan veriyor. Bana cinselliğe dair muhtelif sorular soruyor, çok da zorlanmadan cevap veriyorum. Bir zaman, o aralar içime dert olan sıkıntıyı paylaştım onla: Cinselliği hem geç yaşamaya başladığımı hem de hayatıma -yaşıma ve sosyal hayatıma nazaran- çok az insanın girmiş olduğunu, bundan dolayı bir şeyleri kaçırma, ıskalama ve hatta bu durumdan utanma gibi hisler duyduğumu anlattım. "Ne kadar geç?" diye sorduğunda, bu konuda hissettiğim eziklik ve sıkıntı o kadar güçlüydü ki veremedim cevabı. Kemkümledim ve söylemeye çok çekindiğimi paylaştım onla; ısrar etmedi ve konu kapandı. Söylemeyi çok istemiş ama söyleyememiştim; alt tarafı iki basamaklı bir sayıyı dile getirecektim, yapamamıştım.
.... Eylül - Hayatıma biri girer gibi olmuş ama tam olarak girememiş. Acayip tatlı, güzel ve hoş bir kız, kafası açık, güzel kitaplar tavsiye ediyor, okuyorum, üstüne konuşuyoruz, bisiklete biniyor, çok şeker... Normalde İstanbul'da yaşamıyor ama bir vesileyle gelmiş ve birkaç gün bende kalıyor. Bu acayip tatlı ve şeker kızla acayip zorlu günler geçirdim. Hem onu İstanbul'a çağıran benim hem de ona çekilmediğini fark eden ve ne yapacağını bilemeyen. Şimdiki gibi rahatça, bilemedin biraz zorlanarak kendimi ifade etmeyi de beceremiyorum. Sıkılıyorum da sıkılıyorum, sıkışıyorum da sıkışıyorum. Gündüzlerimiz güzel geçiyor (İstanbul'a gelme vesilesi, birlikte katıldığımız keyifli bir etkinlik), akşam oluyor yine güzel, gece oluyor kocaman bir sıkıntı! Birlikte uyuyoruz ama köşe bucak kaçıyorum; hemen kıçımı dönüp uyuyorum falan. Ona çekilmek istiyorum ama çekilmiyorum, zorla değil ya! Odada dev gibi bir fil var, hatta yatakta bizle uyuyor, tam ortamızda ama bu filden bahsetmiyoruz hiç; muhteşem bir şekilde görmezden geliyorum. Onun nasıl hissettiğini bilmiyorum, böyle bir konuyu konuşmak için benden daha rahat biri gibi ama belki duyacaklarından korkuyor, belki başka bir nedenle ama o da konuşmuyor. Ve üç-dört günün sonunda, son gecesinde, nihayet, bir şekilde konuşmaya başlıyoruz. Derdimi anlatıyorum ona, -galiba- ağlıyorum, içimdekileri çıkarıyorum ve ohhh biraz olsun rahata eriyorum. O da kendi tarafında olan biteni anlatıyor, biraz hayâl kırıklığına uğramış olabilir ama konuştuğumuz için o da rahatlamış durumda. Şükür, odadaki filden bahsettik ve el birliğiyle çıkarıyoruz onu dışarıya. Ohhh, kafalar rahatlıyor, vücutlar gevşiyor ve bunca sıkıntının sonunda, ayrılık zamanı gelmeden, o gece sevişiliyor... Hayatımda "bir" olduğum ikinci insan.
... ... - Bir sevgilim var ve yanılmıyorsam beş-altı aydır beraberiz. Gayet güzel gidiyor her şey. Sevişiyoruz tabii ama "bir" olmadan, o kadar ilerlemeden. Niye birleşmiyoruz yahu? Bunu sorgulamıyorum bile; bırak onla konuşmayı, kendi kendime de düşünmüyorum. İnsanın görmezden gelme konusunda gelebileceği son noktada falanım. Haa, birleşmeden sevişmek de gayet güzel bir şey, orası ayrı... Ama niye aklıma bile getirmiyorum bunu? Neyden korkuyorum? Üstelik, sevgilimin daha önce başka bir sevgilisi olduğundan haberdarım, hatta birlikte olduklarını da biliyorum. Yani onun tarafında bu tip bir engel olmadığı kesin. Ama benim tarafımda bu tip bir engel var işte. Gün geçtikçe daha da zorlaşan bir durum... Gel zaman git zaman, beş-altı ayın sonunda bir gün, nihayet, şu salak soruyu soruyorum: "Sence de zamanı geldi mi artık?". Tabii ki onaylıyor...
2012 Ağustos - Tüm cesaretimi topluyor ve Argın'a bir sms atıyorum, metin sadece iki rakamın yan yana gelip oluşturduğu bir sayıdan ibaret: 25.
***
Serinin muhtemelen son yazısı şurada: icimdensohbetler.blogspot.com.tr/2017/01/seks-toparlama-ve-simdilik-bitiris.html
-----------------------------------------
Blog yazarının üç notu:
1 - Belki bilmiyorsundur, benim bir kitabım var, ismi "Yeni"ye Doğru. Okumak istersen, facebook sayfasına giderek en üstte sabitlenmiş olan iletide, onu nerelerde bulabileceğini öğrenebilirsin. Olmadı, yaz bana.
2 - Bu blogdaki ve hayattaki tüm üretimim, bütünden beslenip bütüne akmaktadır. Hiçbir hakkı saklı değildir. Her türlü üretimimi, izin almadan, kısmen ya da tamamen paylaşabilir, çoğaltabilirsin. Kaynak gösterirsen memnun olurum.
3 - Eğer yukarıdaki veya başka bir yazım -veya belki de bir eylemim- bir yerlerine dokunduysa; seni mutlu ettiyse, düşündürdüyse, sana ilham verdiyse ve içinde benim için bir şeyler yapmak üzere harekete geçme isteği duymana yol açtıysa ve bunun sonucunda bana bir karşılık iletmek istersen bana ulaşır mısın?
emreertegun@gmail.com
Demiseksüel olabilir misin acaba ? Benim aklıma simdiye kadar yazdıklarından o geldi ama..Bu arada keyifle okuyorum yazılarini.
YanıtlaSililk kez duyuyorum. ne ola ki o??
Silküçük bir ekşi sözlük taraması yaptım. yok, değilim ((:
SilBir şey olmak zorunda değilsin ki. Öylesindir sadece: Hayatin seni var ettigi gibi. Bize de sadece sevmek düşüyor. Mesela geçen gün bir tatlı yaptım hiç de bir şeye benzetemedim�� ama sevdim seni be tatlı, hele kızım bayıldı ��adını da muzlu Sevda koyduk..
YanıtlaSilbence de öyle. zaten tanımlardan hep uzak durdum. ((:
Silmuzlu sevda adını ise daha önce muzlu rulo pasta için duymuştum... (;