Sayfalar

29 Mayıs 2017 Pazartesi

Kurtlarla Koşan Kadınlar'dan

Kurtlarla Koşan Kadınlar, son yıllarda çevremde beliren kadınların -galiba- tamamında olan ve birçoklarının başucu kitabı. Üç buçuk yıl kadar önce ben de okumuş ve bunun sadece kadınlara değil, erkeklere de hitap ettiğini düşünmüştüm. Notlarımı, defterlerimi toparlarken karşıma, kitaptan almış olduğum notlar çıktı ve bir kısmını burada paylaşmak istedim.



"(...) ilerlemeyi önleyen iki şey olduğunu görürüz: İştahların akıl çelmesi ve karanlık yabancı - bu yabancı kimi zaman psişenin içindeki doğuştan gelen baskı uygulayıcıdır, kimi zaman da dış dünyadaki bir kişi ya da durum. Bunlara aldırmayan her gezgin, bu yağmacı ve çapulcuları nasıl yenilgiye uğratacağını içten içe bilir."

"İnsanlardan farklı olarak kurtlar; hayatın, enerjinin, gücün, besinin ve fırsatların iniş çıkışlarını şaşırtıcı bulmaz, bunları birer ceza olarak görmezler. Zirveler ve vadiler oradadır ve kurtlar buralara mümkün olduğunca verimli, olabildiğince çaba harcamadan inip çıkarlar."

" Sevgililer Hayat/Ölüm/Hayat süreçlerine katlanamazlarsa birbirlerini hormonal isteklerin ötesinde sevemezler."

"Daha fazla hayat üretmek için bugüne daha çok hangi ölümü vermeliyim? Neyin ölmesi gerektiğini biliyor ama buna izin vermekte duraksıyor muyum? Sevmem için bende ölmesi gereken nedir? Hangi güzel olmayandan korkuyorum? Bugün ölmesi gereken nedir? Yaşaması gereken nedir? Hangi hayatın doğmasından korkuyorum? Şimdi değilse ne zaman?"

"Cehalet, hiçbir şey bilmemek ve iyinin cazibesine kapılmaktır. Masumiyetse, her şeyi bilmek ve yine de iyinin cazibesine kapılmaktır."

"(...) eğer nefes alır gibi yaşarsak, onun içeri girmesine ve çıkmasına izin verirsek, yanlış yapmayız."

"Eğer her kalıba uymaya çalıştıysanız ve bunu beceremediyseniz, şanslı olduğunuz söylenebilir. Bir şekilde dışlanmış biri olabilirsiniz ama öte yandan ruhunuzu korumuşsunuz. (...) İnsanın ait olmadığı bir yerde kalması, bir süre kaybolmuş bir şekilde dolaşıp durarak istediği psişik ve ruhsal akrabalığı aramasından daha kötüdür. Kişinin istediği şeyleri araması asla bir hata değildir. Asla."

"Diren. Devam et. İşini yap. Kendi yolunu bulacaksın."

"Rehberlik aradığınızda küçük yüreklilere asla kulak vermeyin. Onlara karşı nazik olun, onları kutsamalara boğun, hoş tutun ama öğütlerini dinlemeyin."

"Eğer size bir ara meydan okuyan, adam olmaz, şımarık, kurnaz, asi, itaatsiz, isyankâr denmişse, doğru yoldasınız."

"Ayakkabılarına bak ve sade olukları için şükret. Çünkü birinin fazla kırmızı ayakkabıları varsa çok dikkatli yaşaması gerekir."

"Yeni bir şeyi ekmek ve büyütmek için en iyi topraktır dip. Bu anlamda dibe vurmak, son derece acı verici olsa da aynı zamanda tohum ekmenin zeminidir."

"Bizler çok ciltli kitap takımlarıyız. Hayatımızın bir bölümü duvara toslayıp yansa da her zaman bizi bekleyen bir bölüm ve sonra başka bir bölüm daha vardır. Bir başarısızlıktan nefret ederek zamanınızı harcamayın. Başarısızlık, başarıdan daha büyük bir öğretmendir. Dinleyin, öğrenin, devam edin."

"Coşkulu bir hayat yaşamak için çeşitli fedakârlıklarda bulunmanız gerekir. (...) Eğer yaratmak istiyorsanız, yüzeyselliği, kısmen güvenliğinizi ve çoğu zaman sevilme arzusunu feda etmeli; en yoğun içgörülerinizi, en uzun menzilli görülerinizi düzene sokmalısınız."

"Ansızın yaldızlı at arabası sallanarak durur, kapı açılır, küçük merdiven aşağı iner ve içeri gireriz. Baştan çıkarılmışızdır. Bu ayartılma düzenli bir şekilde ve kimi zaman her gün yaşanır. Bazen hayır demek zordur."

"Oyun yoksa yaratıcı hayat da yoktur. Uslu olunursa yaratıcı hayat olmaz. Sessizce oturulursa yaratıcı hayat olmaz."

"Doğaya verilen zarar, insanların psişelerinin sersemletilmesi ile el ele gider. İkisi birbirinden ayrı değildir.

"Bağımlılık, hayatı daha iyi 'gösterirken' onun içini boşaltan her şeydir."

"Sırf bir gün önce yemek yediğimiz için bugün açlık hissetmemeliyiz diye düşünmek saçma olurdu. Bu, tıpkı bir sorunu çözdük mü artık hep çözmüş kalacağını, bir kere öğrendik mi artık hep bilinçli olacağımızı düşünmek kadar anlamsızdır. Hayır, hayat farklı alanlarda, farklı hızlarda gelişen ve zayıflayan büyük bir bedendir. (...) Eğer yapılacak işin, işi yapmaya devam etmek olduğunu kavrayabilseydik, çok daha şevkli ve çok daha huzurlu olurduk."

"Kadınların psişe ve ruhlarında da faaliyet ve yalnızlık, koşma ve durma, katılma ve uzak durma, arama ve dinlenme, yaratma ve kuluçkaya yatma (...)ya ilişkin kendi döngü ve mevsimleri vardır."

"Kadınların karşılaştıkları (...) sorunlardan biri, çeşitli psikolojik erginlenme süreçlerine, kendileri süreci tamamlamamış olan erginleyicilerle başlamalarıdır. Nasıl ilerleneceğini bilen, olgunlaşmış kimseleri yoktur."

"(...) yaratıcı hayat (...) İster bir kişi olsun, isterse bir sözcük, bir imge, bir fikir, isterse ülke ya da insanlık, bir şeye duyulan sevgidir, bir şeyi çok fazla sevmektir; taşkınlıkla yapılan her şey bir yaratım eylemidir."

"(Yaratıcılıkla) temasa geçen her şey, onu işiten, gören, hisseden, tanıyan herkes ondan beslenir. Başka birinin yaratıcı sözlerini, imgelerini, fikirlerini görünce bizim de kendi yaratıcı işlerimizle dolmamızın, esinlenmemizin nedeni budur. Tek bir yaratıcı eylem, koskoca bir kıtayı besleme potansiyeli taşır. Yaratıcı bir eylem, taşları sürükleyerek bir sele yol açabilir."

"(...) yaratıcılığımızı asla 'kaybetmeyiz'. O her zaman oradadır, ya bizi doldurur ya da yoluna yerleştirilen her türlü engelle çatışır. (...) Onun ısrarcı enerjisinden ancak ona karşı sürekli bariyerler kurarak ya da yıkıcı olumsuzluklarla ve ihmalle zehirlenmesine izin vererek kaçınabiliriz."

"(...) yaratmanın ilk evreleri mantıklı değildir; zaten öyle de olmamalıdır."

"Temel unsurlara -besin ve suya, güvenlik ve barınağa- ne kadar az ulaşılabiliyorsa, seçenekler de o kadar azdır. Ve seçenekler ne kadar azsa, yaratıcı hayat da o kadar azdır, (...)"

"Yaratıcılık açık bir bilinç hâli ister."

"Korkuyorsanız ne fark eder? Bir şeyin ortaya fırlayıp sizi ısıracağından korkuyorsanız, tanrı aşkına, hemen o işi yapıp kurtulun. Bırakın korkunuz ortaya fırlasın ve sizi ısırsın ki işi bitirip devam edebilesiniz. Ondan kurtulacaksınız. Korku geçecek."

"Zor şartlar altında hafif düşler bir işe yaramaz, sıkı zamanlarda sıkı düşlerimiz, gerçek düşlerimiz (...) olmalı."

"Bizi ısıtan, yaratıcılığımızı onaylayıp öven gerçek kişilerle birlikte olmak, yaratıcı hayatın akışı için esastır. (...) Beslenme, hem içeriden hem de dışarıdan gelen seslerin oluşturduğu bir korodur."

"Mutluluğu ve hazzı uyaran şeyler, insanın her zaman istismar ve manipüle de edebileceği 'arka kapılar'dır."

"(...) nefes almak insanın duygularını hissetmesini sağlar; hissetmek istemediğimizde ise nefesimizi tutarız."

"(...) öfkeyi muazzam bir yangın ateşine değil de bir şeyler pişiren bir ateşe dönüştürmek..."

"Ağlamak, ruhsal hayatımızı taşıyan geminin çevresinde bir nehir yaratır. Gözyaşları, gemimizi kayalıklardan, kuru zeminden çıkararak (...) daha iyi bir yere götürür."

"Gerilebilme gücü ve baskıyı emme yeteneğiyle, yara dokusu deriden daha güçlüdür."

"En iyinin gizlenemeyeceğini ve gizlenmemesi gerektiğini akılda tutun. (...) Öyleyse çıkın, her neredeyseniz dışarı çıkın. Derin ayak izleri bırakın."

"Eğer dışarı çıkıp ormana gitmezseniz asla bir şey olmaz ve hayatınız da hiçbir zaman başlamaz."

Bari sen yapma!

-29 Ağustos 2016'da rastgele bir deftere karaladıklarımdan-

"Bari sen yapma!" dedi. Ortalama bir T.C. vatandaşının çevresindeki herkesi müslüman varsayması gibi (bkz. "dinimizde...", "peygamberimiz..." ile başlayan cümleler), ortalama bir beyaz Türk de herkesi vatansever sanıyor. Neymiş, istiklâl marşı okununca esas duruşa geçecekmişiz. Geçmem ki...

Ben vatansever falan değilim. Ben vatana, millete inanan, bu kavramları önemseyen biri değilim. İnsansever, hayvansever, bitkisever, yani bütünüyle doğasever olabilirim ancak. Başka bir deyişle bütünsever olabilmektir tek dileğim. İnsanları iyi-kötü diye ayırmadan ama kendimi istemediğim kişi, olay ve durumlardan sakınarak, hayvanları zararlı-zararsız diye ayırmadan ama zararlıları öldürmeden, onların benden uzak durmalarını sağlayarak; aynı şekilde, doğanın bana iyi gelmeyen yanlarını (çok sıcak-çok soğuk, aşırı yağış-rüzgâr vs.) da kutlayarak ama bunlardan olumsuz etkilenmemek için önlemlerimi alarak ve bütünü severek yaşayabilir miyim?

***

Gitmek... Dünyada gidebildiğin kadar uzağa, içinde gidebildiğin kadar derine... Korkmadan, cesaretle yol almak... Tebdil-i mekânda ferahlık varmış ya, bu en çok da kendi içime yaptığım yolculuklar için geçerli. Sabit kimliklerimden arınarak, mümkünse onlara hiç tutunmayıp her an'da yeni kendim'i bulmak. Her an yeni, hep yeniye doğru...

"Dünün gerçeği aşılamazsa çürüyüp bugünün yalanı olur. (...) gelişmeyen her şey çürür."*

Mekân değiştirmek, çevre değiştirmek, çeşitliliği artırmak, monokültürde kalmamak. Zihnin çalışma sistematiği... Hep aynı şekilde düşünmemiz, aynı şeyleri yapmamız ve bunu yaptıkça beynimizde nöronlardan oluşan yolun sürekli kalınlaşması ve böylece zamanla sabitleşmemiz... İşte bu yüzden tebdil-i mekân, tebdil-i çevre, tebdil-i fikirlerde ferahlık ve gelişme var. Ancak bu şekilde beslenmek mümkün olacaktır. Aksi takdirde zihnimiz, ruhumuz, gelişmek için ihtiyacı olan vitamin ve minerallerden mahrum kalacaktır. Gıda beslenmesinde olduğu gibi zihinsel ve ruhsal beslenmede de çeşitlilik esastır.

Ama ferah fikirlere, ferah düşüncelere ağırlık vermekte fayda var. Evrensel fikirlere; zaman, mekân, coğrafya tanımaksızın her yere ve her şeye uygulanabilecek fikirlere ve hislere açalım kollarımızı. Geri kalan -günlük- olan-bitenin ise farkında olmak yeterli. Dertlerin ve acıların peşlerinden koşmadan, ağırlıklarını üstümüze almadan ama görmezden de gelmeden bilmek... Bilmek ve bunları aşmak için güç toplamak. Bilmek ve ötesini hayâl etmek için onlardan enerji almak. Çeriçöpü almak, kompost yapmak ve "yeni"yi, ütopyaları beslemek; ve tabii ki bunları hayata geçirmek...

* Nereden alıntıladığımı hatırlamıyorum.

birkaç hafta önce çadırımı attığım bonustepe@flora

-----------------------------------------

Blog yazarının üç notu: 

1 - Eğer yukarıdaki veya başka bir yazım -veya belki de bir eylemim- bir yerlerine dokunduysa; seni mutlu ettiyse, düşündürdüyse, sana ilham verdiyse ve içinde benim için bir şeyler yapmak üzere harekete geçme isteği duymana yol açtıysa ve bunun sonucunda bana bir karşılık armağanı iletmek istersen (para veya diğer) bana ulaşır mısın? 

2 - Bu blogdaki ve hayattaki tüm üretimim, bütünden beslenip bütüne akmaktadır. Hiçbir hakkı saklı değildir. Her türlü üretimimi, izin almadan, kısmen ya da tamamen paylaşabilir, çoğaltabilirsin. Kaynak gösterirsen memnun olurum. 

3 - Belki bilmiyorsundur, benim bir kitabım var, ismi "Yeni"ye Doğru. Okumak istersen, facebook sayfasına giderek en üstte sabitlenmiş olan iletide, onu nerelerde bulabileceğini öğrenebilirsin. Olmadı, yaz bana.

emreertegun@gmail.com