Sayfalar

28 Şubat 2013 Perşembe

Yoksa siz hala…


İnce uçlu “Yokia” şarj aletiniz bozulduğunda ya da kaybolduğunda gidip yenisini mi alıyorsunuz? 2 arkadaşınızdan birinin çekmecesinde –muhtemelen- birden fazla şarj aletinin öylece yattığının farkında değil misiniz?

Bir kez kullanacak olduğunuz çadır ve uyku tulumunu gidip satın mı alıyorsunuz? Çevrenize sormak aklınıza geliyor mu? Belki evinde fazlalık yaratan malzemeleri size seve seve verecek kimseler vardır. O yoksa da ödünç verecek kimseler kesin vardır. Önce çevrenize, sonra freecycle grubuna, açılmak üzere olan Eşya Kütüphanesi‘ne ve diğer paylaşım sitelerine, gruplarına sorduğunuz takdirde bulma ihtimaliniz çok çok yüksek; emin olun.

İnsanlar yavaş yavaş bankaları bile aradan çıkararak “Nacebook” hesaplarından, şuradan-buradan borç vereceklerini duyuruyorlar ve veriyorlar da. İhtiyaç olduğunda hemen bankaya koşup bir sürü faiz ve işlem masrafı ödeyerek borç mu alıyorsunuz? Paraya ihtiyaç duymak ayıp bir şey değil ki; isteyin bence.

İş görüşmesine veya düğüne-derneğe gideceğiniz için almak zorunda olduğunuzu düşündüğünüz o siyah ceketi de almayın mesela; sorun soruşturun, seve seve paylaşacak olan ne kadar çok kişinin olduğunu görünce şaşıracaksınız. Niye bir kere giyecek olduğunuz şeye sahip olmanıza gerek olsun ki? Hem sahip olmak da ne ki? Neyse o ayrı konu…

Artık ödünç otomobil isteyenler ve -işin tuhafı- otomobilini ödünç verenler de var ortalıkta.

Çok uzatmaya gerek yok ama aklınıza gelebilecek her şeyin paylaşılmaya başlandığı günler ya bunlar; takılın bence siz de bu eğilime. Kazanacak çok şeyiniz var. Paranız cebinizde kaldığı gibi, doğa için de güzel bir şey olacak bu yaptığınız. Kişisel ilişkilerin gelişmesi ve güzel “topluluk”lar oluşturmaya yardımcı olması da cabası.

17 Şubat 2013 Pazar

"Topluluk sigortası (kumbarası)" ???

Son zamanlarda yaşadıklarım, tanıştığım insanlar, okuduğum kitaplar, izlediğim filmler, "Borç vermek istiyorum!" yazıma olan tepkiler* vs. sonrasında iyiden iyiye uçmaya başladım. Nasıl sağlam "topluluk"lar oluştururuz, dünyayı nasıl daha güzel bir yer haline getiririz, güveni nasıl yeniden tesis etmeye başlarız gibi sorular kafamda dönüyor sürekli ve kendimce çözümler bulmaya çalışıyorum.

Yıllardır aklımda dönen bir fikri bugün uygulanabilir bir hale getirmeye başlamış olabilirim. Arkadaşım Emin'le de epey tartıştık. Bu yazıyı okuduktan sonra fikirlerinizi paylaşırsanız çok sevinirim. Zaten bu fikri hayata geçirirsek hep birlikte geçireceğiz; neyi nasıl yapacağımızı vs.yi hep birlikte belirleyeceğiz. Şimdilik, kafamda oluşan ana hatları aktarmaya çalışacağım sadece.

Bir çeşit topluluk sigortası (kumbarası?) oluşturmayı öneriyorum. Katılımcıların para ödemesi yaptığı, -öncelikle- acil ihtiyacı (hastalık, kaza, şu-bu...) olan kişilerin bu kumbaradan para kullanabilecekleri bir sistem oluşturalım. Burada her şey %100 güvene dayalı olacak. Belgeler, fişler, faturalar olmayacak; zaman ve para kaybına yol açacak, zamanla profesyonel çalışana ihtiyaç duyan bir sistem olmayacak; "söz"e güvenilecek, insanların samimiyetine inanılacak; kişiler ihtiyaçlarını dile getirecek ve sistemden para talep edecekler, o hafta (ya da ay) -her ay yeniden kura ile belirlenmiş ve- toplanmış olan komisyon gelen talepleri inceleyerek eldeki parayı hangi kişiye/kişilere vereceğini kararlaştıracak. Para bu kişiye/kişilere ulaştırılacak. Her hafta (ya da ay) sonunda hangi kişilerin hangi ihtiyaçlarının karşılandığı tüm katılımcılarla paylaşılacak.

Süreç kabaca bu şekilde ilerleyecek. Akla çok fazla soru geliyor, biliyorum; o soruların cevaplarını beraber bulmamız gerekiyor. Bir anda aklıma gelen sorular: Herkes aynı miktarda mı katkı verecek, gelire göre mi veya insanlar tamamen gönüllü olarak ne ödemek isterlerse onu mu ödeyecekler; en başta bir grup buna başlayacak ve devam mı edecek, yoksa her zaman katılımlar mümkün olacak mı; çok büyüyüp hantallaşmaması için grup katılımcı sayısı belirli bir sayı ile (örneğin 500) sınırlandırılacak mı; o ay/hafta kullanılmayan para olduğu takdirde, katılımcılara geri mi verilecek, yoksa "kasa"da para birikmesi daha mı iyi; o haftanın/ayın komisyonunun verdiği karara itiraz hakkı olacak mı, olursa -yine kurayla- itiraz kurulu mu belirlemek gerekecek; açılan banka hesabı kim(ler)in adına açılacak, para çekme/havale etme yetkisi nasıl belirlenecek; olası suistimaller engellenebilecek mi; ... ...

Çok daha fazlası da var, ama bütün bunlar topluluk tarafından karara bağlanabilir. Benim üzerinde tartışmak istemediğim tek konu, sonsuz güvenle yaklaşma konusu. İnsanların sözlerinin yanlış/yalan olduğuna dair herhangi bir şüphenin duyulmayacağı, sözün senet olduğu bir topluluk oluşturulmalı. Bugünün dünyasından daha farklı pencerelerden bakmanın, katılımcıların "ben buradan ne alırım?" düşüncesiyle değil de "hangimizin ihtiyacı olursa kullansın, ne güzel!" fikriyle katkıda bulunacağı ve komisyonun da en doğru kararları alacağına inanıldığı bir topluluk.

Bu arada en önemli kısımlardan biri de, bunun önünde hukuki bir engel olup olmadığı konusu. Bu, kesinlikle öğrenilmesi gereken çok önemli bir konu. Avukat arkadaşlar fikirlerini paylaşırlarsa çok sevinirim.

Fazla uzatmak istemiyorum ama okuyanların konuyla ilgili olumlu/olumsuz yorumlarını duymayı çok istiyorum. İsteyenlerin, herkesin görebileceği şekilde bu yazının altına yorum yazmalarını, isteyenlerin de emreertegun@gmail.com adresinden bana e-posta göndermelerini rica ediyorum.

Daha güzel, daha romantik bir dünyaya...

* 2.000 TL'yi iki kişiye verdim. ((:

Paylaşım ekonomisi ile ilgili yazım

Paylaşım ekonomisinin Türkiye'deki durumu ile ilgili bir yazı yazmıştım. Önce Zumbara Blog'da yayınlanan yazıyı Yeşil Gazete de yayınlamış. Ne de güzel etmiş. (((:

Ahan da bağlantılar:

http://blog.zumbara.com/turkiyeden-paylasim-ekonomisi-ornekleri
http://www.yesilgazete.org/blog/2013/02/11/turkiye%E2%80%99den-paylasim-ekonomisi-ornekleri-emre-ertegun



14 Şubat 2013 Perşembe

borç vermek istiyorum!

İşin özünü en başta yazıyorum: Şu anda kullanmadığım ve bana batan bi 2.000 TL kadar param var; onu borç olarak, maalesef yakın vadede geri almak üzere, vermek istiyorum. Bir kişiye de olabilir, ihtiyacı olan birkaç kişiye de bölüştürebiliriz.

Arkadaşımdan alacağım vardı, geçen gün onu aldım; ama şu anda ihtiyacım yok bu paraya. Mart ayında son işsizlik maaşımı alacağım ve aşağı yukarı Nisan başına kadar da bu para öyle durup duracak. Halbuki birilerinin acil bir ihtiyacı, kapatamadığı kredi kartı borcu, şusu busu vardır eminim. Ne bileyim, minimum ödeme yaparak bankaya faiz ödüyordur boşuna, veya artı hesaptan kullanıyordur. Acil alması gereken kitapları, veya başka bir şeyi alamıyordur, taşınması lazımdır ve sıkıntıdadır, falan filan...

Birinde varken diğeri niye sıkıntı çeksin ki? Lütfen çekinmeden isteyin ((: Zaten para konusunu "tabu" olmaktan çıkarma zamanı çoktan gelmedi mi?

edit: Begüm Erenler'in önerisi üzerine, borca negatif faiz uygulamaya karar verdim. %0,1 negatif faizli olıacak bu borç. Yani 1.000 TL alırsanız, geri ödeme yaparken 999 TL ödeyeceksiniz. (Bu bir ilk midir acaba?)

16.02 eklemesi: Hemen o akşam para sahiplerini buldu ve çok mutluyum. 700 TL'yi dün birine verdim, 1.300 TL'yi de bugün yarın ulaştıracağım. İkisi de 1-2 hafta içinde geri verecek, ben de tekrar biri(leri)ne vereceğim. Şimdiden 2 talip var. ((:

17.02 eklemesi: Bugün itibariyle tüm para ihtiyaç sahiplerine ulaştı. (:

24.02 eklemesi: 700 TL geri döndü bile; borç verdiğim arkadaşım negatif faizi unutup tam 700 TL göndermiş; halbuki 699,30 TL göndermeliydi. Bu durumda şimdi ben ona 70 kuruş borçluyum.
Sonuç olarak, %0,1 negatif faizle 700 TL isteyen var mıdır?

28.02 - Gelen 700 TL dün yeni sahibine gitti.

06.03 - 1.300 TL'nin 500'ü geri geldi şimdilik. İsteyen varsa...

15.10.2014 - Yorum kısmında para isteyenler çıkıyor ama bu çok eskide kaldı. Şu anda fazla param olduğunda yine birileri ile paylaşıyorum ama buradan talepte bulunmayın lütfen.

13 Şubat 2013 Çarşamba

Kolektif geri zekalılık

Dün bir isim verdim yaşayageldiğimiz, oluşturuverdiğimiz büyük saçmalığa: "Kolektif geri zekalılık". Kolektiften başka türlü olması mümkün değil zaten, "medeniyet" denen bu hezeyan halinin. Ve öyle 3 kişinin, 5 kişinin yapabileceği bir şey değil bu. Hep beraber, el ele geldik bu noktaya. Aynı şekilde el ele de çıkmak lazım. Ama nasıl?

Unutarak başlamamız lazım. Öğrendiğimiz neredeyse her şey bu kolektif geri zekalılığın (KG) bir parçası değil de ne? Kendiliğinden oluştuğunu düşündüğüm ve her geçen gün daha da büyüyen ve hepimizi yutan, içimize yerleşen "sistem", KG'nin ta kendisi! "Unutmak", dedik di mi? Başlıyoruz!!!

Sürekli geleceği düşünmeyi, biriktirmeyi, tüketerek mutlu olmaya çalışmayı, materyalizmi, sevgisizliği, "ayrılık" duygusunu, kendimizi diğerlerinden farklı bir yerde konumlandırmayı, herkesi düşman sanmayı, herkese düşman olmayı, saçma sapan adetleri, -belki- kültürü, savaşı, çalışmanın kutsal olduğu saçmalığını, sevişmenin ayıp bir şey olduğu düşüncesini, patronları, "tamam efendim"leri, "saygılarımla bilgilerinize sunarım"ları, hiyerarşiyi, ateş etmeyi, pim çekmeyi, bomba atmayı, emir vermeyi, betonu, ytongu, teflonu, medyanın gösteregeldiklerini, "arz ederim"leri, tekmil vermeyi, bizi kısıtlayan her şeyi, benliğimizi oluşturmamızı engelleyen her şeyi, tabuları (her türlüsünü), doğduğun toprakları diğer topraklardan daha güzel sanmaları, doğduğun milletin, ulusun, diğerlerinden daha üstün olduğu sanrılarını, faydacılığı, hesapçılığı, her konuya analitik yaklaşmaları, hep en mantıklı çözüme koşmaları, duyguları göz ardı etmeyi, onları küçümsemeyi, kendimizi tekrarlamayı, televizyonu, kendimizi hep haklı sanmayı, hep daha fazlasını istemeyi, yetinmemeyi, şükretmemeyi, diğerlerini yargılamayı, kendi yolunu en doğru yol sanmayı, başkalarının heveslerini kursaklarında bırakmayı, kendi heveslerimizi kursağımızda bırakmayı, insanların yaşam enerjilerine ket vurmayı, hayallerini eleştirmeyi, onları beğenmemeyi, yaratıcılığa engel olmaları, romantizmi naif görmeleri, "başımıza icat çıkarma!"ları, ötekileştiren tüm deyimleri, atasözlerini, zamanı öldürülecek bir şey sanmayı ... ...

İşte bunları ve benzerlerini unutarak, bırakarak başlayabiliriz. KG'yi yıkmak için başka yol yok, bana göre. Bunları unutma sürecine girdiğimizde, yeni dünyanın kapısı aralanır belki.