Sayfalar

31 Aralık 2015 Perşembe

Diş işleri

Biraz önce facebook'ta bir paylaşım yaptım, buraya da ekliyorum. Belki blog okuyucularından destek çıkar. Herkese sevgiler...

Destek ihtiyacım:
Epeydir bir diş hekimine gitme ihtiyacındayım ama erteliyorum sürekli. Birkaç dolgu vs. yaptıracağım. (Umarım bunla kalır.)
Bir diş hekimine gitmek, malumunuz, epey masraflı bir şey. İstiyorum ki bir şekil takasa gireyim hekimimle. Mesela en azından, kullandığı malzemenin masrafını ödeyeyim de emek ve bilgisine karşılık "başka" bir çeşit ödeme yapayım.
Diyorum ama ne önereceğimi bilmiyorum. Zaten erteleyip durma nedenim de bu aslında. Bu tip bir çağrı yapmak ne zamandır aklımda ama hep "ne önereceğim" konusunda zorlanıyorum.
Kendimi ciddi anlamda "üreten" biri olarak görüyorum ama benim üretimimin hemen hepsi soyut üretim ve bu üretim, çoğunlukla paraya ulaşmamı sağlamıyor. Paraya ulaşamadığım gibi diş hekimine veya bir başkasına takas için bir şey önermem de pek mümkün olamıyor. "Şöyle yazılar yazıyorum." , "böyle başka bir dünya hayalleri kuruyorum ve hayata geçirmeye çalışıyorum." gibi şeylerle ödeme yapmak azıcık zor oluyor. Bu durumda ne yapacağımı bilemedim ve topluluğa sorma joker hakkımı kullanmak istedim.
- Aklıma gelen en güzel ödeme şekli, ekolojik unlarla ve ekşi mayayla yapılmış ekmekler mesela...
- Yoğurt falan da yapabilirim ama bir yerlere taşımak, göndermek pek kolay değil. Ancak yakın çevre olursa...
- Sonra... İyi bir dinleyici olduğumu sanıyorum. Her türlü güzellik, dert-tasa paylaşımı yapabiliriz. Dikkatle ve yargılamadan dinleyerek, gerektiğinde sorular sorarak o kişiye yardımcı olabilirim.
- Bunun dışındaki armağanlarım zaten kamusal olduğu için zorlanıyorum işte. Yaşıyorum, deneyimliyorum, yazıyorum, paylaşıyorum, vs vs. ama bunlar doğrudan bir kişiye değil, zaten herkese ve bir karşılık beklemeden sunduğum şeyler.
------------------------------------
Sadece para da değil konu. Alternatif yöntemlere açık, "amalgam dolgu"larımdan kurtulma*, misvak kullanma gibi konuları da konuşup tartışabileceğim, florürlü diş macunlarının zararından haberdar biri olsun istiyorum. 
Sahi çok mu şey istiyorum?

Velhasıl, bu konuda destek olmak isteyenlerin kapısını çalmış olayım:
- Belki tanıdığınız ve farklı şekillerde ödeme yapabileceğim bir diş hekimine yönlendirirsiniz beni. Veya o diş hekimi sizsiniz. smile emoticon
- Farkında olmadığım veya şu anda aklıma gelmeyen armağan(lar)ımı bana hatırlatabilirsiniz. Bunları sunabilirim hekime...
- Amalgam dolgulara, misvak kullanımına veya diğer ağız-diş sağlığı konularına dair bilgilerinizi paylaşabilirsiniz.

Not: Aslında genel sağlık sigortası kapsamındayım ve bu işi hastanelerde de yapabiliyorum. Fakat Ortaca Devlet Hastanesi'nden randevu alırken, bir de baktım onar dakikalık zaman aralıkları veriyor. "Nasıl oluyor bu iş" diye merak edip arayıp sorduğumda öğrendim ki hastanedeki diş hekimleri bir hastayı uyuşturuyor, o sırada diğerine uğruyor, onda biraz çalışıp öbürüne gidiyor, falan fıstık... Ağız sağlığı önemli ve kritik be abi, bana zaman ayıramayacak bir hekime gitmeyi pek istemiyorum.

* Detay bilmiyorum ama galiba hemen tüm hekimler amalgam dolgu kullanıyor ve bu dolguda ağır metaller var. Bunlar aslında vücudu olumsuz etkiliyor vs. Okuduğum bir kitapta "hemen çıkarttırın amalgam dolgularınızı" diyordu mesela. Ki bir diş hekimi okurla yaptığımız yazışmada o işin pek de kolay olmadığını öğrenmiştim. Puff, zor işler...

27 Aralık 2015 Pazar

aynılaş-MA

İnsanların büyük kısmı, "birey" olma yolunda ilerlemek yerine kolayı seçip (birçokları için, diğer bir yolun olabileceği akıllara bile gelmeyip) toplumsal kıyafetleri büyük bir hevesle giydikleri ve küçük yaşlardan itibaren bunları içselleştirdikleri için, her türlü yaklaşım ve yargı da büyük oranda ortaklaşıyor.

aynılaştırabildiklerimizden misiniz?
Etrafıma baktığımda kocaman bir aynılaşma çabası ve sıradanlık görüyorum. Aynılaşma çabası, elbette ki toplumsal kabul görme ihtiyacımızdan ileri geliyor. Diğerleriyle ne kadar benzeşirsem, topluma o kadar uyum sağlarım ve kolayca kabul görürüm. Farklılaştığım ölçüde yadırganır, yargılanır ve hatta dışlanırım. Sıradanlık ise çok konforludur. Nerede nasıl davranacağım, hangi durumlarda hangi cümleleri sarf edeceğim bellidir. Daha çok küçük yaşlardayken başlarız öğrenmeye, pardon, ezberlemeye. Her geçen gün daha da sıradan olmayı öğreniriz... Sıradanlaştığımız ölçüde toplarız aferinleri, Mario'nun bonusları toplaması gibi. Aynılaşmadığımızda ise çatık kaşlar bizi bekler, "hiç öyle olur mu?"lar, "kız çocukları böyle yapmaz"lar, "insan bi' arar-sorar"lar, "yakışıyor mu erkek çocuğuna ağlamak"lar, "meli"lar, "malı"lar, "lazım"lar ve daha neler neler...


Çoğunluk, üzerine yapışan bu kıyafeti çıkartmayı aklından bile geçiremezken, birileri bir yerlerden başlamaya çalışır. Heyhat burada da epey kayıp verilir. Bir şeyleri sorgulamaya çalıştığımız anda birileri bizi belimizden tutup yere düşürmeye çalışır. Kötü niyetlerinden falan değil ama korkuları o kadar baskındır ki başka yolların peşinden gidenleri durdurmak için tüm varlıkları ile çalışırlar. Ama nasihatle, ama duygu sömürüsüyle, ama tehditle, ama diğer muhtelif yollarla... Gerçi sağ olsunlar, bu başka yolları tamamen dışlamazlar da. "Yapma demiyorum ama hobi olarak yap."lar, "önce okulunu bitir, diplomanı bi' al, sonra yine bakarsın"lar... İşte, bildiğiniz şeyler...

Çevre (çoğunlukla da aile) baskıları sonucunda, kayda değer bir güruh teslim olurken kalan bir avuç insan yoluna devam eder. İnadına falan değil, içlerinden öyle geldiği ve hayatta belki de tek kutsal şeyin bu "gelen"i takip etmek olduğunu kavradıkları için.

Yoluna devam eder de ne olur? Her şeyden önce kendileri mutlu olurlar. Mutlu oldukça mutluluk saçarlar, çevrelerinde bir çekim alanı oluştururlar. İlham verirler. Her daim değişirler, dönüşürler, devinirler. Bu çekim alanı büyüdükçe ve görünür oldukça, yenileri de kendi yollarını bulmak üzere cesaret bulurlar. Ve bir yerden sonra (üç gün, beş yıl veya belki bir asır sonra) yeterince "birey" ortaya çıktığında, yani kendini aramaya başladığında, dünya dönüşüverir.

Masal bu ya, cennet olur...

Bu arada... Yazıyla bir ilgisi yok ama... Ülkenin doğusunda kipkirli bir savaş devam ediyor. Devlet iyice pervasız bir şekilde yapacağını yapıyor. (Olan biteni hala ana akım medyadan takip ediyorsanız, sadece "terörle mücadele haberleri" görüyor olabilirsiniz tabii.) Bunlar olurken yukarıdaki gibi şeyler yazmak bir yandan ne kadar naif geliyor. Öte yandan içimden ve elimden gelen, dünyayı bir masal yerine çevirme yoluna koyabildiğim kadar taş koymak. Bunun dışında bugün itibariyle tek yapabildiğim, direnenlere afili bir selam çakmak.

-----------------------------------------

Blog yazarının notu: 

Bildiğin -ya da bilmediğin- üzere 2012 Temmuz'undan bu yana, bilerek ve isteyerek çalışmıyorum. Yani klasik anlamda "çalışmak"tan bahsediyorum tabii. Zira aslında hiç olmadığım kadar üretim halindeyim, ayrıca -yeri gelmişken- son derece keyifli ve afiyetteyim. Bu üretim sürecinde ortaya çıkan şeylerin çoğu bugünün piyasasında "para eden" şeyler değil ama bu, onların kıymetini azaltmıyor, içim ferah. Kendim ve diğerleri için daha güzel bir yaşam düşü, bu konuya kafa ve kalp yorma, yazıp çizme, bi'takım uygulamalar yapma ve buna kendini adama ne zaman para etmiş ki... 

Yok yok, katiyen şikayetçi değilim bu durumdan, hatta bunun için ayrıca şükran doluyum. Cidden! Hayatımı sürdürürken az miktarda da olsa (ayda birkaç yüz tl) paraya gereksinim duyuyorum ve yaptıklarım, bu parayı çoğu zaman "doğrudan" getirmiyor. Hep bi'takım dolambaçlı yollar... Neyse ki bu yolları da seviyorum. ((: 

 Diyeceğim o ki eğer yukarıdaki veya diğer bir yazım -veya belki de bir eylemim- bir yerlerine dokunduysa; seni mutlu ettiyse, düşündürdüyse, sana ilham verdiyse ve içinde benim için bir şeyler yapmak üzere harekete geçme isteği duymana yol açtıysa, bunun sonucunda da bana para veya başka bir armağan iletmek istersen: emreertegun@gmail.com adresinden bana ulaşır mısın?

25 Aralık 2015 Cuma

Kişi

Kişiden başlayacak devrim
Fark edecek önce
Hayatın anlamlılığını
Ve
Hayatının anlamsızlığını

Soracak bir gün kendine
Ne yapıyorum ben diye
Ne için yaşıyorum
Ne için çalışıyorum

Başlayacak sorgulamalar

Üç vakit sürecek bazıları için
Ama üç gün
Ama üç yıl
Öyle ya da böyle
Başlayınca yolculuk
Bir daha hiçbir şey
Eskisi gibi olmayacak

Bir ömür sürecek bazıları içinse
Korku galip gelecek hep
Atılamayacak o ilk adım
Kafada bile atılamayacak
Engeller koyacaklar kendilerine
"Ama"lar eşlik edecek her cümlelerine
Çıkaramayacaklar üzerlerine biçilmiş olan gömleği
Sapamayacaklar ana yollardan tali yollara
Ve maalesef ki
Iskalayacaklar bu hayatı

Yola çıkanlar ise
Kendilerini arayacaklar hep
Tam buldum derken
Yeniden kaybedecekler
Ve yeniden bulup yeniden kaybedecekler

Kişi devinir
Kişi değişir
Kişi bilir ki
Başkalarıyla aynılaşmak ne kadar zararlıysa
Dünkü kendisiyle aynılaşmak da
Öyledir

Kişi artık dünkü kişi değildir
Yarınki kişi de bugünkünden farklı olacaktır
İşte bu yüzden
Bulmalar, kaybetmeler
Tekrar tekrar

Kişi her gün kendini yeniden bulur ve anlarken
Keyifle yaşayacak
İhtiyacı olanı yapacak
Ne eksik ne fazla
İçinden ne geliyorsa o
Hayat ne getiriyorsa o

Kişi her gün kendini yeniden bulur ve anlarken
Görecek ki hayat hep
Güzel şeyler getiriyor
Yeter ki akıntıya karşı kürek çekmesin
Yeter ki güvensin hayata
Gördükçe güvenecek
Güvendikçe görecek

İşte kişi böyle
Devrim olacak