Sayfalar

24 Ocak 2014 Cuma

"Basit"leşmek, "gerçek"leşmek

Şehirde olduğum şu günlerde dikkatimi çeken, bazen güldüğüm, şaşırdığım; bazense içimden ya da dışımdan eleştirdiğim bir takım uygulamalar, "sahip olunan" değişik eşyalar falan filan var.

- Makineleşmenin bir yere kadar faideli olduğu söylenebilir ve ben bunu tamamen reddedemem kesinlikle, en azından şimdilik. Ve fakat damacana pompasına 2-3 basmak o kadar mı zor da bunun da elektriklisini yaptınız be adamlar? (Damacana suyuna bağımlı olmak apayrı bir sıkıntı elbette ama şu anda konum o değil)

- Peki çekme karabiberi keyifle döndürmek varken -bunun da pillisini çıkarmışlar- bi' düğmeye basarak bunu yapmaya gerçekten gerek var mı ki?

- Peki ya haşlanmış yumurtayı soymak için de bi' aleti yapılmış olması... (Kaşıkla şey etmek o kadar zor mu ki?)
Onun fotoğrafını bulamadım, belki henüz Türkiye'de yokmuştur. Ama aratınca bambaşka bir aletle daha karşılaştım, arama motoruna "yumurta kırma aleti" falan yazarsanız çıkıyor.

Bilmiyorum yaa, bana gerçekten garip geliyor bu tip aletler ve yadırgıyorum, ne yalan söyliyim.

Bir de şehirde "hızlı yaşam"ın getirdiği bir takım alışkanlıklar var. Mesela salata için hazır sos kullanmak da ne ola? Eskiden tek tük görüyordum, şimdi -mutfak konusunda çok hassas olan- babamın bile bazen kullandığını görüyorum.

Bu aylarda yenen o çirkin domatesler, hıyarlar falan... İşin hem "kışın bunları yemek şart midur?" tarafı var hem lezzetsiz, kokusuz "şey"leri yiyor olma tarafı var hem de bunların mevsim dışı üretimlerinde -sanıyorum ki- normalden de fazla ilaçlı vs. üretiliyor olmaları var. Yani nerden tutsan elince kalıyor aslında ama devam da ediyoruz (ben etmiyorum) tüketmeye. Tadı -hem de hiç- gelmese de, koku namına bir şey olmasa da "domates" sandığımız "şey"i yiyoruz. Acayip işler...

Çok uzatasım yok ama dolaplarımızda yer alan onlarca ayakkabılardan, çantalardan, bi'ton kıyafetten birçokları rahatsız olmaya başladı artık, neyse ki. Birçokları da yazıp çiziyor artık bunlarla ilgili, iyi de oluyor.

Kimin nelerden vazgeçebileceğini bilemem elbette ama en azından sorgulamak, daha çok sorgulamak iyi geliyor bana. Her geçen gün azalacaktır satın alacağımız, tüketeceğimiz şeyler. Ben de öyle oldu/oluyor. Bu da hem bütçeye daha az yük demek hem de kullanmak zorunda hissedeceğimiz daha az eşya, obje, kıyafet vs...

Ya işte basitleşelim diyorum aslında kısacası, bi' de "gerçek"leşelim. Kışın evleri hamam gibi yapmayalım mesela, accık üşüyelim, kazakla oturalım falan, ne biliyim. Kış abi, soğuk olacak tabii. (Tamam bu kış zaten hiç soğuk değil ama o da ayrı konu şimdi)

Çok şey geliyor daha aklıma da... ((:

-----------------------------------------
Eğer bu veya diğer bir yazım -veya eylemim- bir yerlerinize dokunduysa; sizi mutlu ettiyse, ilham verdiyse, düşündürdüyse, bir şeyler yapmak üzere harekete geçmek için teşvik ettiyse vs. ve buna karşılık olarak bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz bi' ses verin lütfen: emreertegun@gmail.com

7 Ocak 2014 Salı

"Yürüme"den...

Özgün'cümün bana hediyesi olan, Oruç Aruoba'nın Yürüme kitabından bazı yerleri alıntılayacağım ne zamandır ama erteliyordum hep; gün bugündür:

sf:74

İnsanlar ne sanıyorlar ki 'düzen'i
- kendi dar, çarpık açılarından bakarak:
sabah-akşam, gidiş-gelişlerini 'düzenleyen'
bir 'seyrüsefer nizamnamesi' mi?! - Oysa,
asıl düzen, düzensizlikten çıkarak
düzene ulaşmağa çabalayan bir düzenleme
uğraşısında bulunabilir ancak.

'Verilmiş', 'varolan' düzen,
yoz bir düzensizlik biçimidir.

Düzenlilik gereksinmesinden
- yani, düzensizlikten - çıkmayan
'düzen', beş para etmez, düzen olarak...

sf:111

Sahici yürüme,
yol açmadır.

sf:116

...

Yola çıkan kişinin, hep,
ayağına takılır yerleşikler
-hernekadar 'yardım' etmek, 'yol göstermek'
gibi bir 'iyiniyet'leri olsa da-:
Yerleşikler nereden bilsinler ki yolu?!

Kişi yola çıktı mı, yanında başka kişiler
-başka yolcular- bulabilir; oysa yerleşti mi,
bulacakları, olsa olsa, 'komşular'dır.

sf:136

Belirli bir yere varan kişi
-ki 'varmak' hep görecedir-
geride bıraktığı, katettiği yolu da
unutmamalıdır - yoluna o yönü veren,
terkettiği eski yerini de...

sf:137

...

Öyleyse önemli olan,
bir yerde bulunmak değil,
bulunduğu yerin bilincinde olmaktır;
aynı şekilde, yolda olmak değil
yürüdüğü yolun bilincinde olmak...

Yer de, yön de, yol da,
bilinçtir.

sf:162

Kişi ne olduğunu deneyerek bulmak zorunda olandır.

Kişi ne olduğunu denemiyorsa, olduğu değildir -
yani, kişi değildir.

Kişi, bir deneydir.

Ya da: Kişi, kendi kendini deneyen bir deneydir...

Kişi kendi kendinin deneyidir.

sf:177

Kişi, kendini bir türlü bulamayıp
boyuna dünyayı ve nesneleri kurcalayandır.

Kişi, hiç yetinemeyen, hiç rahat duramayandır.

İşte: Kişi huzursuzdur ya hep...

Kişi huzursuzdur.

sf:179

Kişinin kendi üzerine soruları arttıkça, yanıtları azalır.
(-Zaten tersi doğru değil mi: Kendi üzerine bütün
yanıtları 'bilen' kişi, kendini hiç sorgulamamış kişi
değil mi - yeni insanların çoğunluğu...)
...

sf:199

Kişi bir türlü karar veremeyendir.

Olağan insanlar, olağan durumlarda, bu sıkıntıyı
çekmezler: O durumda olunduğunda hangi 'karar'ın
'verile'ceği, onlar için, önceden 'kararlaştırıl'mıştır -
sıkıntı çekmezler onlar da : 'karar', 'veril'ir...
('es wird entschieden'...)

Oysa kişi, kendisiyle iligili birçok sorunu bir türlü 'karara
bağlayamayan' insan olarak, belirli durumlarda
ne yapacağına da bir türlü karar veremez -

sf:210

Kişi, hep, ortaya koyabileceği bir yaşam biçimine
karşılık, bir başkasını ortaya koyandır.

Ondan 'beklenen', 'yapması gereken', 'yükümlü
olduğu', 'üzerine düşen' ne ise, onu hiç yapmayandır
kişi...

Kişi, üzerine düşeni, bırakır, düşsün!...

Kişinin 'üzerine düşen', suya düşer - düşer...

Kişi 'yapması gereken'i yapmaz
- ne yapacaksa onu yapar :
Kişinin 'yükümlülüğü' yoktur
- boşuna beklerler öteki kişiler, onun 'üzerine düşen'i
yapmasını: Kişi, 'üzerine düşen'i, hemen, düşürür.

Kişinin 'üzerine düşen', üzerine düşemez...

...

sf:212

...
Kişi amacından emin oldukça, 'gerçekleşme'
önemli değildir - onun gücü, amacının
gerçekleşmeyeceğinden de emin olmasındandır.
...

sf:217

Kişi, işi olmayandır.

Her insan bir şeylerle uğraşır; bir 'uğraşı'sı vardır:
çoğunlukla toplumsal yolla edinilmiş alışkanlıklar
sonucu, ya da toplumun koyduğu gereklerden dolayı,
karşılığında birşeyler -haz ya da güç- almak için,
'çalışır' her insan.

Kişi de çalışır; ama onun çalıştığı, toplumda
-toplumla- belirlenmiş bir 'iş' değildir:-

Kişi, kendi işinde çalışır; yani,
kendi kendisi
olma işinde
- kişinin uğraşısı,
kendisidir.

Kendi işi olan işine toplumda bir yer
bulunmadığından dolayı da, kişi, çoğunlukla,
işsizdir.

Kişi işsizdir...


-----------------------------------------
Eğer bu veya diğer bir yazım -veya eylemim- bir yerlerinize dokunduysa; sizi mutlu ettiyse, ilham verdiyse, düşündürdüyse, bir şeyler yapmak üzere harekete geçmek için teşvik ettiyse vs. ve buna karşılık olarak bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz bi' ses verin lütfen: emreertegun@gmail.com

2 Ocak 2014 Perşembe

#küçükşeyler

Bu bir güzellik hareketi fikri ve aklıma geleli 7-8 ay oldu galiba. O sıra 2-3 kişiyle paylaştım (pek heyecanlandılar) ve geliştirmek üzere demlenmeye bıraktım. Ara ara aklıma gelse de hep sonraya bıraktım bu fikri geliştirmeyi, ileriye götürmeyi. Ama öyle görünüyor ki ben bu işi bu şekilde kotaramayacağım Toplumsallaştırırsam ve birileriniz de el verirse, birlikte çıkarabiliriz belki ortaya, hımm?

Ben aklımdakileri yazayım ama bütün bunlar tartışılmaya ve geliştirilmeye açıktır efen’im.

NE? Aslında fikir çok basit, küçük küçük şeylerden ortaya çıkacak bir bütünü işaret ediyor.

Ana fikir, gündelik hayatımızda yapıyor olduğumuz küçük güzellikleri paylaşmamız üzerine kurulu.

Burada sivil toplum örgütlerindeki gönüllü çalışmalarımızdan veya bunun gibi örgütlü güzelliklerden ziyade daha kişisel, daha minik güzelliklerin paylaşılması geçiyor içimden. Sokakta gördüğümüz yaşlı teyzenin poşetlerini taşımaya yardım etmeyi, yolda gördüğümüz bir taşı, arabaların kaza yapmasına yol açmaması için kenara almayı, hiç tanımadığımız bir insana bir anda kitap hediye edivermeyi falan kast ediyorum yani.

Bu arada yaptığımız güzelliklerin yanı sıra bize yapılanları ve şahit olduklarımızı da paylaşırız mesela…

NEDEN? Küçük güzellikleri paylaştıkça hem birbirimizi gülümseteceğiz hem de birbirimizden ilham alacağız. Yapıyor olduğumuz güzelliklerin daha fazla farkına varacak, yapabileceğimiz başka başka güzellikler olduğunu örneklerle göreceğiz ve daha da fazlasını yapmak için güçleneceğiz.

NEREDE? Bu güzellikleri elbette her yerde yapacağız. ((:

NASIL? Twitter’da # kullanarak (örneğin #kucukseyler) ve facebook’ta bir “küçük şeyler” sayfası açarak bunu yapabileceğimiz gibi, basit bir web sitesi ile de yapabileceğimizi düşünüyorum. Sadece sosyal medya üzerinden yaparsak hemen bugün başlayabilme gibi bir şansımız var, bununla birlikte bir web sitesi oluşturduğumuz takdirde, belki araya birkaç hafta veya ay girebilir ama çok daha verimli bir şekilde arşivleme vs. olanağı doğar. Mesela kişilerin hesap oluşturarak girdiği bir sistem yaparak, yapmış olduğumuz “küçük şeyler”i alt alta görebiliriz. Hatta haftanın, ayın en güzel “küçük şeyler”ini seçme gibi acayiplikler de mümkün olabilir…

NE ZAMAN? Valla ben aylardır bekliyorum, mümkünse hemen. Web sitesi kurmayacaksak, yukarıda da belirttiğim üzere zaten hemen başlayabiliriz ama kuracaksak biraz hazırlanmak ve teknik işlerden anlayan birilerini bulmak gerekir. Bir miktar para da gerekir mi, yoksa gönüllülük esasına göre kotarır mıyız, bilmiyorum.

KİM? Dileyen herkes bu çalışmaya katılabilir. Lütfen bana yazın. emreertegun@gmail.com

Sonradan Not: Dün yazıyı bitirirken "Bana yazın" dedim ama kurtlu bir insan olduğumdan mütevellit, dayanamayıp hemen bir Facebook sayfası açtım ve oradan da fikirlerinizi paylaşabilirsiniz. Galiba 1-2 gün içinde #küçükşeyler'imizi paylaşmaya başlayacağız... ((:

-----------------------------------------
Eğer bu veya diğer bir yazım -veya eylemim- bir yerlerinize dokunduysa; sizi mutlu ettiyse, ilham verdiyse, düşündürdüyse, bir şeyler yapmak üzere harekete geçmek için teşvik ettiyse vs. ve buna karşılık olarak bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz bi' ses verin lütfen: emreertegun@gmail.com

Destekçilere mektup vol.4

Dün, malum, ayın ilk günüydü ve tabii ki hemen mektubumu yazdım destekçilere. Artık gelenekselleşmeye başladı zaten, bakalım nereye kadar gidecek ((: Ben bu ay da harcamalarımı izlemeye devam edeceğim, sonrasında devam edip etmemeye karar vereceğim. Gerçi gayet keyifle yapıyorum, zor da gelmiyor, muhtemelen aynen devam eder, bir süre daha...

En son yazdığımdan beri 3 kişi daha eklendi destekçilere: Kenan Dursun, Burcu Ertunç ve Hesna Özdeniz.

Bu arada mektupta yazacağım bir şeyi unuttum, buradan paylaşayım: Destekçilere mini güzellikler yapsam istiyorum aslında, aklıma gelen en iyi fikir de yapmış olduğum ekmeklerden birkaçar dilim herkese göndermek idi. Fakat bunları göndermenin mali külfeti, daha da önemlisi çevreye saçacağı karboncuklar var, bu nedenle yap(a)mıyorum bunu. Ama niyet önemliymiş ya, paylaşayım istedim...



Gelelim mektuba:

"Konu: 4. mektup ((:

Yaşasın, bir ay daha bitti ve ben yine olan-biteni sizlerle paylaşacağım. Bu paylaşım, biraz da hastalık halini alma belirtileri gösteriyor aslında, bu nedenle gözlüyorum kendisini. ((: Daha ayın ortasına gelmeden "ay sonu gelse de ben yine harcamalarımı paylaşsam" diye düşünürken yakaladığım oldu kendimi. (:

Bugünlerde içimden sohbetlerde de, göçebe günlerde de sıkça kendimden ve düşüncelerimden, hissiyatımdan bahsettiğim için doğrudan parasal konulara girip kısa keseceğim:

Aslında geçen ayki harcamalarım epey düşüktü normalde, zira hep evde idim ve koca ay 1 kere dışarı çıkıp -az da olsa- fazladan para harcadım. Ama voltajın düşüp geri çıktığı bir gün netbook adaptörümün yanması (35 TL) ve ay bitmek üzereyken vermiş olduğum 9 kitaplık sipariş (75,85 TL) sonrası yine bir önceki ayın düzeyine ulaştım, hatta onu geçtim. İşte başlıklar ve harcamalar:

- Kitap-gazete-dergi - 112,85 TL
- Ev dışı yeme-içme - 20,50 TL
- Bağış, destek vs. - 11 TL (10 TL'si arsa alan ve oraya ev yapmayı planlayan bir arkadaşa sembolik katkı, 1 TL'si ise sokak müzisyenlerine katkı)
- Ev içi yeme-içme + diğer ev masrafları - 299,80 TL
- Şehir içi ulaşım - 11 TL
- Cep tel. fatura - 27,30 TL
- Adaptör - 35 TL
- Diğer - 6,75 TL
TOPLAM: 524,20 TL

Bununla birlikte toplam 580 TL ulaştırdınız bana. Bunun 180 TL'si bir kerelik veya düzensiz gönderimlerden, 400 TL'si ise düzenli gönderimlerden oluşuyor. Bu durumda an itibariyle 55,80 TL'lik fazla söz konusu. Geçtiğimiz ayın fazlasını gönderecek 2 aday yerim vardı (Zumbara'nın kampanyası başarıyla sonuçlandığı gün 43,25'TL'yi Rüzgar'a gönderdim.) ancak bu ay böyle bir yer/kişi vs. çıkmadı karşıma. Ben de fellik fellik "şimdi bu parayı ne yapmalı" diye düşünmüyorum ve şimdilik tutuyorum. 

Durumlar böyle işte. Her şey çok güzel ve çok keyifli ilerliyor, bundaki katkınızdan dolayı tekrar tekrar teşekkür ediyorum. 

Güzel günlere,
Emre"

-----------------------------------------
Eğer bu veya diğer bir yazım -veya eylemim- bir yerlerinize dokunduysa; sizi mutlu ettiyse, ilham verdiyse, düşündürdüyse, bir şeyler yapmak üzere harekete geçmek için teşvik ettiyse vs. ve buna karşılık olarak bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz bi' ses verin lütfen: emreertegun@gmail.com