Toparlama yazısında da paylaştığım üzere, son yıllarda bu konudaki ezikliğim azaldığı ve hatta neredeyse ortadan kalktığı için konuya dair epey rahatladım. Her geçen gün buna dair daha fazla kişiyle ve daha sık konuşuyor veya konuşmaya çalışıyor, mesela bu konuda daha rahat espri yapabiliyorum ve bu durum hoşuma gidiyor.
***
Bir gün -arkadaşın arkadaşı vasıtasıyla- bir kadınla tanıştım. Çok kısa bir yanyanalık oldu ve pek tatlı göründü bana. O gün herhangi bir şekilde iletişim bilgilerini falan almadım ama facebook sağolsun, çok zorlanmadan ulaştım kendisine. Ne yazdığımı, ne konuştuğumuzu falan pek hatırlamıyorum ama -galiba- birkaç gün içinde soğuk bir kış akşamında buluştuk. Onu gördüğüm an "eyvah" dedim! Çok büyük bir hata yapmıştım. O anda onu ne fiziksel olarak çekici bulacağımı ne ruhsal olarak çekileceğimi ne de entelektüel vs. şekillerde keyifli paylaşımlar yapabileceğimizi hissettim. Yapmam gereken tek şey bu geceyi fazla uzatmadan, onu da incitmeden bitirmek, sakince evime dönmekti; olmadı. Önce bir şeyler yedik, sonra kahve, salep falan içtik, bundan da sonra -hah şimdi hatırladım!- sinemaya gitme niyetimizi, havanın aşırı soğuk olmasından dolayı onun evinde film izlemeye çevirdik. Giderken birkaç da bira aldık. İşler sarpa sarıyordu. Hiç tanımadığım, -o gün görür görmez- çekilmeyeceğimden adım gibi emin olduğum bir kadının evine film seyretmeye gidiyordum, üstelik elimizde bira şişeleri ile. O gece film ortalama, muhabbet vasat, biralar soğuktu. Sonra şişede durduğu gibi durmayan alkol, muhabbeti derin yerlere (acılara vs.) taşıdı, onun göz yaşları bize eşlik etti; derken iyice sarhoş oldu. Veda edip evden ayrılacak ve derin bir nefes alacakken hooopp yakalandım ve gidemedim. -Aslında çok ilginç olan- detaylara burada girmeyeyim ama evet, olan oldu ve o gece günaha girildi. Ertesi sabah uyandığımda, filmlerden biraz karikatürize bir şekilde bildiğim o sahneyi yaşadım. Tek bir amacım vardı: mümkün olan en kısa sürede sıvışmak. Yapamadım, zira o da uyandı. Bir de baktım kahvaltı falan faslına girmişiz ama neyseki uzun bir sofra değil de tostlu bir kahvaltı yaptık; sıkım sıkım sıkıldıktan bir süre sonra, hoop ayrıldım evden.
Birkaç gün pek haberleşmedik, bende en ufak bir istek yoktu zaten. Sonra bir gün benle görüşmek, konuşmak istediğini söyledi. Buluştuk ve nasıl hissettiğimizi paylaştık. O'nun neler söylediğini şu an hatırlayamıyorum ama ben cesurca, hiç kıvırmadan, yukarıda yazdıklarımı ifade etmeyi becerdim (ilk an'da çekildiğimi, sonra buluştuktan itibaren bunun yok olduğunu...). Üzüntü, hayâl kırıklığı gibi bir şey yaşadı mı emin değilim ama anlayışla karşıladığını hatırlıyorum. Velhasıl, helâlleşmiş ve tamamlanmış bir şekilde yolumuza gittik. Bir daha görüşmedik.
***
Fena arkadaş değiliz, iyi anlaşıyoruz; aramızda bir gerilim var, bir şeyler olma ihtimali olup da olamamasının gerilimi. Gayet güzel, tatlı, hoş sohbet biri; ona doğru çekileyim istiyorum ama ı ıhh, olmuyor bir türlü. Bu işler hiç öyle istemekle falan olmuyor zira! Sanki onun tarafında da benzer bir durum var, emin değilim. Gel zaman git zaman, bir gün bir nedenle ona gitmişim, karşılıklı oturuyoruz, ortamda yine aynı gerilim. Bir şeyler olabilir gibi ama olmuyor. Ve birdenbire bir önceki olayın çok benzerini yaşarken buldum kendimi. Yine tam evden ayrılacakken yakalandım ve yatağa...
Birkaç saat sonra -olsa gerek- yanından ayrıldım. Sonraki süreçte O'ndan, sevgili olmuşuz ya da en azından bunun devamı gelecek-vari mesajlar gelmeye başladı. Bendeki hissiyat hiç öyle değildi ama. Yine kendimi ifade ettim ama neyi, nasıl söylediğimi (daha doğrusu yazdığımı) hatırlamıyorum. Muhtemelen yalın bir şekilde anlatmışımdır. Bozuldu, üzüldü, muhtemelen hayâl kırıklığına uğradı; hatta bana kızdı. Zira içeriğini hatırlamasam da tepkisel enerjisi içimde yer etmiş.
Ve o şekilde kaldı. Sonraki süreçte bir ya da iki kere karşılaştıysak da hiç özel olarak görüşmedik, diğerinde olduğu gibi buna dair konuşmadık ve dolayısıyla helâlleşemedik, tamamlanamadık. Oysaki nasıl da gerekli bir adım...
***
O'na, daha o öğlen ilan-ı hoşlanma etmişim, derecesinden emin değilim ama bir şeyler var, orası kesin. O da bana karşı boş değilmiş ya da benim ona olan ilgim dolayısıyla meyillendi belki. Güzel bir gün; ağaç altları, çimler, sohbet, sonraki saatlerde aramıza katılan diğer arkadaşlar... Aynı gece o başka arkadaşlarıyla fasıla mı gidecekti ne; akşamında bende kalıp kalamayacağını sordu; tabii ki "gel" dedim. Gecenin bir köründe geldi, bayağı sarhoş. Zar zor getirdim, yatağa yatırdım; ben de yanına kıvrılıverdim. Çok geçmeden yakınlaşmalar, dokunmalar, öpüşmeler vuku buldu ve belli ki buradan yürüyecektik ama ben durdum ve durdurdum. Karşımdakinin bu deneyime, açık bir zihinle karar vermesini istedim çünkü. Uyuduk, uyandık; baktım ayılmış ve hâlâ birbirimize çekiliyoruz. Bu sefer durmadım, durdurmadım...O durumdayken büyük bir başarıydı valla. Konuya dair dev gurur duyduğum bir hikâyedir.
***
Başka birkaç deneyimden daha bahsetmiştim ama yazıya pek bir şey katmadıkları için sildim. Zira bu deneyimleri aşağıda paylaştığım noktalara bağlarken kopukluk oldu. Kalanların ikisini, iletişimin ve yürümeyen bir durum varsa bile helâlleşmenin önemini vurguladıkları, diğerini ise gururumu paylaşmak için kaldırmadım (gülücük). Biraz da hikâye anlatmanın dayanılmaz cazibesi var tabii... Velhasıl yukarıdaki deneyimler ile aşağıdaki paylaşımları birbirinden bağımsız düşünerek okuyabilirsiniz.
Bu arada kısa süreli (hatta ilk ikisi tek seferlik) deneyimlerden paylaşımları tutarken, aşağıdaki sonuçlara ulaşmama en az bunlar kadar hizmet etmiş daha derin deneyimleri silmiş olmam ilginç oldu ama dediğim gibi, bağlayamadığım için...
***
Yolun epey başında olmakla birlikte yavaş yavaş bu işi öğrenmeye başladığımı düşünüyorum. Sadece sevişmeyi öğrenmekten bahsetmiyorum; sevişmenin doğasını, ne olduğunu, bunu deneyimlemenin ve bazen de deneyimle(ye)memenin bendeki etkilerini, onun ilişkideki yerini, ilişkiye olan etkilerini, katkılarını, ortaya döktüğü riskli durumları... Ulaştığım birtakım sonuçlar var, merak ettiğim şeyler var; mutlaka -bildiğim ve deneyimlediğimin bin misli,- hakkında herhangi bir fikir sahibi olmadığım tarafları var(dır)...
Peki ben ne biliyorum, ne anladım, ne öğrendim: Sevişmenin olağanüstü bir şey olduğunu ama duruma, zamana ve bunu paylaşan kişilere göre değişebildiğini biliyorum mesela. Aynı kişilerin iki sevişmesi bile birbirini tutmuyor, farklı kişilerle yaşanan deneyimler elbette ki bambaşka. Arada nasıl bir çekim var, duygular işin içinde mi yoksa sadece cinsel arzu mu var veyahut skor yapmaya çalışılıyor olabilir mi; o gün kişilerin cinsel enerjileri ne âlemde; kişiler bunu o an, o kişiyle yaşamak istediğine emin mi; ten uyumu ne âlemde; ay hangi burçta; hava aşırı sıcak ya da soğuk mu yoksa yapış yapış olmadan veya donarak yorganın altına saklanmadan icra edilebiliyor mu; zihinler dolu mu, o sırada taraflar an'da kalıp tüm varlıklarını ve enerjilerini sevişmeye aktarabiliyor mu; zaman kısıtı var mı, kişilerden birinin yetişmesi gereken bir yer var mı; gebelikten veya hastalıklardan korunmaya dair korkular, şüpheler, kararsızlıklar var mı; işin içinde kadın(lar) varsa, yumurtlamanın hangi aşamasındalar; kişiler sevişme öncesi, sırası ve sonrasında buna dair konuşabiliyor mu... Tüm diğer konularda ve yaşantılarda olduğu gibi, seksi de etkileyen milyon tane değişken var netekim, bunlar sadece aklıma bir anda gelenler.
Bu değişkenlerin ışığında ve ötesinde, şu an'a kadar anladığım kadarıyla, seks bazen basit bir cinsel aktivite ve enerjiyi dışa vurma yolu olarak sadece seks iken bazen bundan çok daha fazlası... Ne zaman nasıl olduğuna dair katî şeyler söylemekte zorlanıyorum. İçimde, tek seferlik veya ilk zamanlarını yaşayan bir ilişkinin çok derin ve özel olamayacağını, birbirini gerçekten seven ve ilişkide derinleşmiş kişilerin yaşayacakları deneyimin çok daha özel, derin ve keyifli olabileceğini söyleyen -biraz ezberci- bir ses var mesela ama bu da bazen doğru bazen değil. Arada kuvvetli bir cinsel çekim varsa mesela, ilişkinin en başlarında bile ortaya inanılmaz bir heyecan ve coşku çıkabiliyor, hatta tam da bu nedenle ilişkinin derinleşmesi kolaylaşabiliyorken, ilişkinin evrildiği ve aslında derinleştiği dönemlerde bu enerjinin esamesi okunmayabiliyor. En azından benim deneyimim bu yönde fakat bu, benim (ve bizim) ilişkiyi beslemeyi bilememiş olmamızdan kaynaklanmış olabilir*; genelleme yapmam mümkün değil. Ama henüz derinleşmemiş bir ilişkiyse ve aradaki çekim de pek fazla değilse mesela, buradan harika bir sevişme çıkması pek mümkün değil gibi geliyor bana. Yazarken yazarken şöyle bir noktaya geliyorum: en basit haliyle, seks'in nasıl olacağını belirleyen -aslında birbirinden o kadar da ayrı şeyler olduğuna emin olmadığım- iki ana şey var sanki; bir tanesi aradaki cinsel çekim, bir diğeri ise duygusal derinlik. İyi bir sevişme yaşamak için bu ikisinden en az birinin var olması gerekli sanki ve eğer ikisi de varsa, bulutların üstüne çıkmak mümkün olabiliyor galiba. Fakat deneyimim, bu ikisinin genellikle aynı an'da çok yukarıda olmadıkları yönünde. Galiba şöyle: Cinsel çekimin yüksek olduğu sevişmeler çok güzel oluyor, bu çekim, yerini zamanla -kısmen- duygusal derinliğe bırakıyor (yani duygusal derinlik derecesi artarken cinsel çekimin derecesi yavaşça düşüyor sanki; hani ikisi için toplam bir kota varmış gibi) ve sevişme hâlâ çok güzel oluyor; fakat sanki bir nokta var ki cinsel çekim bunun da altına düştüğü takdirde duygusal derinlik yerin yedi kat altına ulaşmış olsa ve en derinlere kök salmış bile, coşkulu ve doyurucu bir sevişme vuku bulamıyor. Dolayısıyla uzun süreli ilişkilerde cinsel çekimi beslemek (mümkünse toplam kotayı artırarak) şart galiba ama yukarıda da belirttiğim gibi bu konuya girmeye hem niyetim hem de buna dair kesecek fazla ahkâmım yok.
* Bu apayrı ve bence çok kıymetli bir konu; ilişkilerin birçoğunda, bir süre sonra kardeş/dost hâline geçiliyor ve buna dair yapılacak şeyler var muhtemelen; bu yazıda buna girmeyeceğim
***
Tüm bunları neden anlatıyorum? İçimdeki ilgi çekmeyi seven ve isteyen, doyumsuz çocuğu beslemek için olmadığına inanıyor ve öyle umuyorum; bunu daha önceki yazılardan birinde daha sorgulamıştım. Tabusal konularla (para, cinsellik) uğraşmayı, onları didiklemeyi seviyorum. Medeniyetin yarattığı sıkıntılı dünyanın başlıca müsebbiblerinden birinin, bu konuları (mesela ölüm de dahil buna) görmezden gelmemiz, kapalı kapılar arkasında kilitli sandıkların içinde tutmamız ve dolayısıyla olağandışılaştırmamız ve bunun sonucunda şifalandıramamamız olduğunu sanıyorum. Bence artık bu konularda ciddi adımlar atmaya ve soyunup dökülmeye hazırız. Kendi tecrübeme göre, konuşmak, sırları ortadan kaldırmak, şeffaflaşmak, bu konularda ve dolayısıyla tüm hayatta beni her geçen gün daha da rahatlatıyor, hafifletiyor.
Bu arada yazdıkça açıldım ve tahminimden çok daha fazlası çıktı. Daha da fazlası geliyor zihnime ama bunları yazıya eklemlemekte zorlandığım için artık duruyorum. Bir ihtimal, devamı gelebilir ama şimdilik bu kadar.
-----------------------------------------
Blog yazarının üç notu:
1 - Eğer yukarıdaki veya başka bir yazım -veya belki de bir eylemim- bir yerlerine dokunduysa; seni mutlu ettiyse, düşündürdüyse, sana ilham verdiyse ve içinde benim için bir şeyler yapmak üzere harekete geçme isteği duymana yol açtıysa ve bunun sonucunda bana bir karşılık armağanı iletmek istersen (para veya diğer) bana ulaşır mısın?
2 - Bu blogdaki ve hayattaki tüm üretimim, bütünden beslenip bütüne akmaktadır. Hiçbir hakkı saklı değildir. Her türlü üretimimi, izin almadan, kısmen ya da tamamen paylaşabilir, çoğaltabilirsin. Kaynak gösterirsen memnun olurum.
3 - Belki bilmiyorsundur, benim bir kitabım var, ismi "Yeni"ye Doğru. Okumak istersen, facebook sayfasına giderek en üstte sabitlenmiş olan iletide, onu nerelerde bulabileceğini öğrenebilirsin. Olmadı, yaz bana.
emreertegun@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazıyla ilgili yorum yapmak için...