Sayfalar

14 Nisan 2017 Cuma

evet için "hayır"

Özlediğim dünyada "hayır"a yer yok. Her şey "evet"e, yapabilmeye, ifade edebilmeye, eyleyebilmeye, özgürlüğe yönelik; kısıtlamalar yok.

Özlediğim dünyada zıtlaşmalara yer de yok, gerek de... Yan yana gelmeler var, karşı karşıya gelmeler yok. Eylemek için yan yana gelen bir grup, ifade etmek için yan yana gelen başka bir grup, belki birlikte yaşamak için bir araya gelen muhtelif gruplar... Eylemeye, ifadeye, yan yana durmaya engel olma isteği çerçevesinde bir araya gelen kimse ise yok. Farklı bir eylemeyi benimseyenler farklı bir grup oluşturabilir, farklı fikirleri ifade etmek isteyenler bir araya gelip bunları ifade edebilir, farklı bir hayat yaşamak isteyenler birlikte bunu gerçekleştirebilir.

Ve kimse kimseye karışmaz. Kimse kimsenin özgürlüğünü kısıtlamaz.

Tüm birliktelikler "evet" çerçevesindedir, tüm dile gelmeler "evet" dahilindedir, tüm eylemler "evet"e doğrudur.

Hayâl ettiğim dünyada hükümete, askere, polise tabii ki yer yok. Bunların varlığı, kaçınılmaz bir şekilde "hayır"ları sokar hayatımıza. Engeller, yasaklar, kısıtlamalar gelir; sosyal, hukuki, ekonomik ve diğer kısıtlamalar...

Yönetim konusunu basit bir skala gibi düşünelim; bir ucunda tam yönetimsizlik, diğer ucunda tam otoriter bir sistem var. Skalayı keyfinize göre doldurun: Sosyalizm, serbest piyasa liberalizmi, sosyal demokrasi ve olası tüm yönetim sistemlerini, hayata bakışınıza göre doldurabilirsiniz. Bu yazıda bu sistemlerden hangisinin nereye denk düştüğünü tartışmayacağım.

Benim için çok net olan, daha fazla "evet"li bir dünyaya ulaşmak için skalanın yönetimsizlik ucuna yakınsamanın gerekliliği. Yönetimsiz dünyaya bir günde geçilebileceğini falan iddia ediyor değilim ama varılası yeri orası olarak görüyorum ve siyasete dair -artık çok sınırlı olan- eylemlerimi bu görüşüm şekillendiriyor.

İki gün sonra gerçekleşecek olan referandumda oy kullanmaya karar verme nedenim de bu. "Evet"li bir dünyada yaşamak istiyorum ve getirilen tasarı bana bunu sağlamıyor. Tam aksine; daha fazla baskıyı, daha fazla müdahaleyi, daha fazla tekdoğrubenimdediğimdirciliği, daha fazla kutuplaşmayı getiriyor. İronik bir şekilde "evet" oyları bizi "hayır"lara götürüyor ama hayra değil. Ülkeyi, skalanın istemediğim tarafına doğru birkaç adım birden götürüyor ve bu durumda buna seyirci kalamıyorum.

Ülke, millet, vatan, bayrak ve benzeri kavramların hiçbiri benim için -kelimenin tam anlamıyla- hiçbir şey ifade etmiyor. Toprakla, havayla, suyla; nehirle, şahinle, kaplumbağayla; kardeşlik, dayanışma, birlik gibi kavramlarla ilgileniyorum. Bu kavramları beslemek istiyorum, bunların yayılmasını istiyorum. Bunlar "mutlak doğru" oldukları için değil (ortada herhangi bir "doğru" olduğunu hiç sanmıyorum; -cinsiyetçi tabirimi maruz görün- her şey sapına kadar göreceli), bana daha makûl, daha keyifli, daha yaşanası geldiği için... İnsanlık olarak bu adımı atmaya muktedir olduğumuz ve cenneti burada, fani dünyada yaşamamızı mümkün gördüğüm için...

Bu cennete giden uzun ince bir yoldayız ve bu yolun neresinde olduğunu görmemizi pek mümkün bulmuyorum. Belki hâlâ çok başındayızdır, belki bir taş atımı mesafe kalmıştır da şu an fark edemiyoruzdur. Ama istikamet belli: Daha fazla özgürlük, daha fazla neşe, daha fazla paylaşım, daha fazla "evet"!

Ve daha fazla "evet" için pazar günü kocaman bir "hayır"!


* Yazının başlığı "Biz Hayır Diyoruz"du ama değiştirdim. Bu isim ise Eduardo Galeano'nun seçme yazılarından oluşan şu güzel kitaptan gelmişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazıyla ilgili yorum yapmak için...