Sayfalar

27 Mart 2014 Perşembe

küçülsek, sadeleşsek, öze dönsek...

"Bütün bu olan biten bana o kadar saçma geliyor ki gerçekten de tek çıkış yolunun küçülmek olduğu konusunda hiç olmadığım kadar eminim. Tüm bu sistem, devlet, büyük şirketler ve diğer kurumlar beni ben olmaktan çıkarıyorlar. Seçimler, komşularla ilişkiler, ekonomi dünyası, şu-bu... Hayatıma doğrudan dokunmayan bir sürü şeyin tüm hayatımı bunca etkilemesi ne abuk bir şey."

Dünkü yazıyı yazarken arada bu cümleler döküldü ama bağlamı bozacağı için kopi peyst yaptım buraya ve oradan devam ediyorum. Yani aslında dönüp dolaşıp benzer şeyleri yazıyorum, söylüyorum ama bunda bir sakınca olduğunu da düşünmüyorum. Herkesin yaptığı bu değil mi zaten? Belli bir durduğumuz yer var bu hayatta (ki bu yerin sürekli sorgulanması ve ihtiyaç halinde değişiyor olmasını çok sağlıklı buluyorum; hatta durduğum ana yer, tam da bu değişkenlik ve sürekli yeni gözlüklerle bakma hali belki de) ve bu yere göre konuşuyoruz, okuyoruz, yazıyoruz vs.

Neyse devam ediyorum... Bir an için günümüzü ne ile geçirdiğimize bakalım istiyorum. Sabah kalktıktan gece yatağa yatana kadar, hatta uykuya dalmadan önceki düşüncelerimizi ve rüyalarımızı da hesaba katmalı belki, neler oluyor? Ne yapıyoruz? Ne düşünüyoruz? Ne yiyor, içiyoruz? Ne okuyoruz? Sosyal medyadan neleri takip ediyoruz?

Peki bütün bunlar gerçeğimizle ne kadar bağlantılı? Çalıştığımız yer neye hizmet ediyor? Yaptığımız iş ne? Yediğimiz-içtiğimiz nereden geliyor? Peki o havalı spor ayakkabılarını kimler, ne koşullarda üretiyor? Okuduğumuz haberler, desteklediğimiz ya da karşısında durduğumuz politikacılar nelerden bahsediyorlar? Zihnimiz neyle meşgul? Peki ya kalbimiz?

Bütün bu sorulara genellemeler yaparak cevaplar verebilirim ve çoğumuzun ne kadar anlamsız hayatlar sürdüğünden dem vurabilirim ama yapmayacağım. Daha önce sıkça yaptım ve şu anda tekrar o sulara giresim yok. Ama sorgulamak/hatırlamak isteyen olur belki diye attım yine de soruları ortaya...

Ben kendimce çözümden bahsetmek istiyorum, o da ilk paragrafta yazmış olduğum küçülmeden ve sadeleşmeden geçiyor bana göre, başka bir yerden değil. Bu kadar dikey kurumun olduğu bir dünyada, sistemde, hayalini kurduğumuz o güzel dünyaya ulaşabileceğimize zinhar inanmıyorum. Olsa olsa durumu biraz olsun katlanılır hale getirebilir, çöküşü yavaşlatabiliriz vs. Ancak çözüm gerçekten de küçülmekte, kendine yeten topluluklar olma yolunda ilerlemekte. Ve bunları, böyle olması gerektiğine ideolojik olarak inandığım için iddia etmiyorum, gerçekten de hayatın tadının o şekilde çıktığını deneyimlediğim için yazıyorum ve söylüyorum bunları. Kendimizle, doğanın gerçeği ile bütünleşmeden yaşadığımız hayatların sığ ve anlamsız olduğunu düşünüyorum çünkü. Çözümün bizi kurtaracak "onlar"dan değil tam da kendimizden geçtiğini düşünüyorum çünkü. Bu yüzden de haykırasım geliyor ve zaman zaman haykırıyorum da: "Bi' durun, bi' nefes alın, bi' mola alın şu hayattan ve bakın" falan diyesim geliyor. Benim dememle olmayacağını bilsem de...

-----------------------------------------
Eğer bu veya diğer bir yazım -veya eylemim- bir yerlerinize dokunduysa; sizi mutlu ettiyse, ilham verdiyse, düşündürdüyse, bir şeyler yapmak üzere harekete geçmek için teşvik ettiyse vs. ve buna karşılık olarak bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz bi' ses verin lütfen: emreertegun@gmail.com

3 yorum:

  1. bu aralar da (hala) tek düşüncem bu... sağ olasın derleyip toplayıp, düşündüklerimizi yazdığın için.

    YanıtlaSil
  2. orası doğanbey köyü hocam kuşçular köyü Şadan dostumuzun Urla'daki köyü :) bi de mesela ben cevap vermek istiyorum senin sorduğun tüm bu sorulara. Yani sabah kalkıp n'apıyorum n'ediyorum ne hissediyorum filan ... Çok şükür gerçeğim, çok şükür yaşıyorum bre dost!

    YanıtlaSil

Yazıyla ilgili yorum yapmak için...