-1-
Çandır'daki evimizde bir televizyonumuz var. Yayın yok elbette ama bilgisayarı bağlayıp dizi, film vs. izliyoruz zaman zaman. Bu arkadaşımız birkaç ay önce bozuldu ve ekrana görüntü vermemeye başladı. Televizyon açılıyor ama görüntü yok.
Üç-dört hafta önce babam bizi ziyarete geldiğinde, hazır altımızda araba da varken, televizyonu Dalyan'a tamirciye götürdük. Daha doğrusu, buranın şartları gereği kayığa kadar götürdük, televizyon kucağımızda karşıya geçtik, birkaç yüz metre kolumun altında televizyon, yürüdük yürüdük, tamirciye vardık. Girdik içeri ve dedik ki "Bizim televizyon bozuk." Tamirci dedi ki "Zaten buraya sağlam olanları getirmezler." Gülüştük mülüştük, ben bir yandan sorunu anlatırken bir yandan taktık prize, bastık tuşa ve açıldı; görüntü var! Allah allah! Tabii hiç vakit kaybetmeden dedim ki "Bakın, biz sağlam olanı getirdik, yaaa!"
Aldık televizyonu, yine birkaç yüz metre yürüyüş, kayıkla karşıya geçiş, arabayla eve getiriş, falan... O gün bugün gülüyoruz, "Gezmek istiyormuş" demek ki, falan diyoruz. Arada yine çalışmıyor ama huyunu suyunu öğrendiğimizden, alıyorum kolumun altına, evde bi' tur atıyorum, gerekirse bir iki tur daha atıyorum; sonra hop çalışıveriyor!
Hadi buraya kadar azıcık ilginç bir hikaye, eyvallah da...
-2-
Geçen perşembe sabah kalktım, telefonumu açtım; görüntü yok! Televizyonda olan şeyin aynısı. Telefon açılıyor, çalışıyor, arama kabul ediyor, ezbere bildiğim numaraları arayabiliyor, hatta SMS bile gönderebiliyorum ama görüntü gelmiyor.
Cumartesi günü Begüm Dalyan'a gidiyordu, tamirciye götürmesi için telefonu ona verdim. Ekranının değişmesi gerekiyormuş, pazartesi günü olurmuş... "Eyvallah" dedik. Sonra bugün yine gitti Begüm, parçası gelmemiş, perşembe günü gelirmiş. "O zaman şimdi telefonu alalım, perşembe yine götürürüz" dedik. En azından gelen aramalara cevap verebilirim (hoş, bu aralar maşallah (!) hiç olmuyor gelen arama falan :) ). Begüm telefonu kayıkçı Sevim Abla'ya bıraktı. Akşam üstü Burcu'yu İstanbul'a uğurlamak için kayığa kadar beraber gittik. Neyse, telefonu bi' açtık, hop görüntü geldi! Bi' şekilde yaptırdı herhalde diye Begüm'ü aradım, o da şaşırdı.
Oldu işte, yine oldu ((:
Velhasıl Çandır köyünde yaşamanın bir güzel yanının da bozulan elektronik cihazların tamirinin çok kolay ve ücretsiz olması olduğu netleşmiş oldu. Şöyle bir Dalyan turu yetiyor. Pek ilginç!
-----------------------------------------
Bildiğin -ya da bilmediğin- üzere 2012 Temmuz'undan bu yana, bilerek ve isteyerek çalışmıyorum. Yani klasik anlamda "çalışmak"tan bahsediyorum tabii. Zira aslında hiç olmadığım kadar üretim halindeyim, ayrıca -yeri gelmişken- son derece keyifli ve afiyetteyim. Bu üretim sürecinde ortaya çıkan şeylerin çoğu bugünün piyasasında "para eden" şeyler değil ama bu, onların kıymetini azaltmıyor, içim ferah. Kendim ve diğerleri için daha güzel bir yaşam düşü, bu konuya kafa ve kalp yorma, yazıp çizme, bi'takım uygulamalar yapma ve buna kendini adama ne zaman para etmiş ki... Yok yok, katiyen şikayetçi değilim bu durumdan, hatta bunun için ayrıca şükran doluyum. Cidden!
Hayatımı sürdürürken az miktarda da olsa (ayda birkaç yüz tl) paraya gereksinim duyuyorum ve yaptıklarım, bu parayı çoğu zaman "doğrudan" getirmiyor. Hep bi'takım dolambaçlı yollar... Neyse ki bu yolları da seviyorum. ((:
Diyeceğim o ki eğer yukarıdaki veya diğer bir yazım -veya belki de bir eylemim- bir yerlerine dokunduysa; seni mutlu ettiyse, düşündürdüyse, sana ilham verdiyse ve içinde benim için bir şeyler yapmak üzere harekete geçme isteği duymana yol açtıysa, bunun sonucunda da bana para veya başka bir armağan iletmek istersen: emreertegun@gmail.com adresinden bana ulaşır mısın?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazıyla ilgili yorum yapmak için...