Bu blogda siyasi yazılara pek yer yok, çünkü bir süredir benim siyasete pek ilgim kalmadı.
Ve fakat seçimler, seçimlerden de öte oy sayımı ve hile-hurda hikayeleri ile önümüzdeki diğer seçimler ve olasılıklar beni içine çekiyor ve içimden bu konularda sohbet etmeye başlayınca bu konularda yazmak farz oldu. Fakat derin politik analizler de beklemeyin elbette, o kadar da angaje olmaya niyetli değilim. ((:
Yüzeysel olarak birkaç kelam edeceğim konulara geçmeden önce başka bir şey paylaşasım var aslında. Geçenlerde facebook'ta da paylaştığım üzere şizofreni yaşadığımı hissediyorum. Her şeyden önce sisteme, sözde demokrasimize, sözde demokrasinin abuk seçimlerine ve temsili yönetime hiç inanmıyorum. Yani tüm bu hile-hurda durumları olmasa da inanmıyorum. Bir grup insanın milyonlarca insanın hayatını etkileyecek kararlar aldığı bir sistemde, dünyada yaşamak istemiyorum. Siyasi literatürde "anarşizm" olarak adlandırılan "-izm"e yaklaşmış durumdayım. Tüm "-izm"lerin dışında görüyorum kendimi ama bu noktaya siyasi veya entelektüel bir çabayla değil, kendiliğimden geldim. Ha, yine de kendimi "anarşist" vs olarak tanımlamıyorum, ayrı. Zaten "kendini tanıma hapseden bir anarşist, nasıl anarşist olabilir ki?" gibi bir soru da canlanmıyor değil içimde.
Onu diyorum, her ne kadar bu sisteme ve bu sistemin seçimlerine inanmasam da, enerjimi buraya akıtmak istemesem de azıcık kaymış bulundum bugünlerde. Yapacak bir şey yok, ben de insanım.
Öncelikle tüm bu oy çalınma, sonuç değiştirme vs. muhabbetleri ne kadar korkunç, değil mi? Adil seçimler (elbette oyların sayımını da içeriyor) bir demokrasiyi asla demokrasi yapmaz ama bununla birlikte demokrasinin olmazsa olmazıdır, asgari koşuludur. Tamam Türkiye için "hukuk devleti" falan diyemiyoruz maalesef de bu kadarı da yapılmaz be hocam! İstanbul'dan Ankara'ya oy nöbetine giden arkadaşlarım var yahu, böyle bir şey olabilir mi? İşte bir yandan da güzel gelişmeler tabii bütün bunlar. Yani bu musibetin çok acayip faydaları da olmuyor değil, Gezi'de üstümüze sıkılan her damla suyun, patlayan her gaz bombasının direnişi güçlendirmesi gibi...
Sonra twitter'ın, youtube'un kapatılmaları hususu. Neresinden tutsam bilemiyorum ki. Hani kapatılmaları elbette ki korkunç, bunu yazmaya bile gerek yok da kapatılmalarının, erişilmelerinin önünde engel olmadığını, bin çeşit yolla halihazırda girebildiğimizi mi yazsam; cumhurbaşkanının, belediye başkanlarının ve milletvekillerinin de hepimizin gözü önünde tweet atmaya devam ettiklerini mi (ki, atsınlar elbet); yoksa önce 11 gün önce mahkemenin bu yasağı bozma kararının hala uygulanmıyor olması bir yana, iki saat kadar önce Anayasa Mahkemesi'nin aldığı kararın an itibariyle hala uygulanmamış olmasını mı?.. Tamam Türkiye için "hukuk devleti" falan diyemiyoruz maalesef de bu kadarı da yapılmaz be hocam!
E bir yandan bir çocuğun daha gözü kör olmuş, nasıl olacak bu işler?..
chp'nin haline ve basiretsizliğine gelmek istiyor bünyem ama şu oy sayma sıkıntıları bi' bitsin de sonra. Şimdi zamanı değil! Bununla birlikte #occupychp hareketi ilginç görünüyor, ne dersiniz?
akp seçmenine karşı küçümsemelerle, onları düşman görmelerle ilgili de yazmak istiyorum ama bunu da başka bir yazıya bırakmak istiyorum. Benim için çok kapsamlı ve önemli bir konu çünkü ve becerebilirsem detaylı bir şekilde yazmak isterim.
Ama cumhurbaşkanlığı seçimleri konusuna girmeden edemeyeceğim. Birkaç yıl önce, cumhurbaşkanını halkın seçmesini sağlayan ve bunun için iki turlu seçimi getiren akp'nin kendi ayağına kurşun sıktığını ve ufaktan başlıyor gibi görünen düşüşlerinin bu seçimden sonra hızlanacağını ve çok pişman olacaklarını öngörüyorum. akp ve anti-akp olarak bölünen Türkiye'de %50'yi geçmesi gereken cumhurbaşkanlığı için muhalefetin adayının daha avantajlı olacağını düşünüyorum. Tabii ki başta chp, mhp ve bdp-hdp olmak üzere herkesi asgari düzeyde kucaklayan bir aday olması gerekir. İşte böyle bir adayla ortaya çıkan muhalefet, akp'yi 12 yılın sonunda ilk kez yenilgiye uğratacak ve kaçınılmaz düşüş hızlanacaktır. Hele ki bu adayın tayyip erdoğan olduğu durumda (ki ben aday olmayacağını düşünüyorum) oluşacak hayal kırıklığını siz düşünün. Poff, düşünmesi bile çok keyifli, di mi?..
-----------------------------------------
Eğer bu veya diğer bir yazım -veya eylemim- bir yerlerinize dokunduysa; sizi mutlu ettiyse, ilham verdiyse, düşündürdüyse, bir şeyler yapmak üzere harekete geçmek için teşvik ettiyse vs. ve buna karşılık olarak bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz bi' ses verin lütfen: emreertegun@gmail.com
ne öngörüler ama... hiçbiri tutmamış ((:
YanıtlaSil