Doğada, güzel bir toplulukla birlikte yaşamaya ilişkin
hayallerim güçleniyor ya, kafamda da bununla ilgili bin bir tilki dolaşıyor.
Bunları da ara ara yazmak istiyorum. Konu çok geniş olduğu ve aslında konuyla
ilgili temellerim çok da güçlü olmadığı için bütünlüğü sağlamam zor olabilir, ama elimden geldiği kadar
işte… Mesela bu yazıda, işin maddi boyutuna bir giriş yapmaya çalıştım.
-------------------
Benim tez canlı kalbim bazen istiyor ki, hemencecik
kendine yeten bir topluluk oluverelim, dışarıdan hiçbir şeye ihtiyaç duymayan
bir topluluk olsun. Sonra buna hemen ulaşamayacağımı görmek bazen rahatsız
ediyor beni. Çok saçma tabii, hepi topu 1,5 yıldır falan bu düşüncelerle ve
hissiyatla dolmaya başlamış biri olarak o kadar hızlı gitmek istemem çok
anlamlı değil. Kaldı ki, aşağıda da açıklayacağım üzere bu pek mümkün de değil,
aslında tam olarak istediğim şey de...
Kişisel durumumu bir yana bırakırsak... Şu anda
birçoklarımızın hayatını şehir, modern teknolojiler ve bunların çevresinde
dönen şeyler oluşturuyor; ayrıca seyahati var, bilmemnesi var… Bunlardan
tamamen vazgeçip ‘Kendi küçük dünyamı kuracağım ve orada kalacağım.’ diyenler
için belki nispeten daha kolay aslında kendine yetebilmek. Ama yine kaçınılmaz
olarak başkalarının varlığına ihtiyacım var. Bir kişinin ya da bir çiftin,
beslenme için ihtiyaç duyduğu tüm meyve-sebze, hayvan ve hayvansal ürünleri
<veganlık veya vejetaryenlik halleri, işin bu kısmını daha da
kolaylaştırıyor elbette> üretmesi pek olası görünmüyor bana. Ya da şöyle
diyelim, belki teknik olarak mümkün ama en azından şehirlerde büyümüş birçoklarımız
için değil. Ayrıca bunun barınma ihtiyacını gidermesi var, kılık kıyafeti var, tamirat
vs.si var… Bunlar belki bir şekilde hallolsa bile bence bunlardan da önemlisi;
sosyalleşme, paylaşma, kendimizi ifade etme, görülme ihtiyaçlarımızı karşılamak
için de, bir topluluk içinde var olma gerekliliğimiz.
Yani sadece temel ihtiyaçlarımızı gidermenin yeterli
olacağını düşünüyorsak, bunu yeterince geniş bir toplulukta büyük oranda
kotarabileceğimizi düşünüyorum. Ama telefon, bilgisayar, internet kullanmaya,
seyahat etmeye devam etmek istediğimiz takdirde, dışarıdan kaynak girişine ve
çıkışına da izin vermemiz gerekecek. Ben şimdilik -ve aslında muhtemelen hiçbir
zaman da öyle olmayacak- kapanma taraftarı değilim. Bunu yapmak için içsel bir isteğim
olmaması bir yana, kuracağımız güzel toplulukların daha fazla kişi tarafından
fark edilmesi, görülmesi, örnek alınması; aynı şekilde topluluk üyelerinin de
dışarıdan beslenmelerinin, Türkiye’deki ve dünyadaki farklı örneklerden, kişi
ve topluluklardan ilhamlanmalarının ve farklı açılımlar getirmelerinin,
oluşturulan topluluğun da sürekli gelişmesinin ve yenilenmesinin önemli
olduğunu düşünüyorum. Özlediğim dünyayı kendi hayatımda kurmak iyi güzel de
neden bununla yetineyim ki? Neden dünyayı da değiştirmeye niyetlenmeyeyim?
Dolayısıyla dış dünyadan kopuk bir topluluk oluşturmak, en başta yazdığımın
aksine aslında benim için cazip değil.
Peki ya işin maddi boyutları… Şöyle diyelim kabaca: Doğada,
severek yaşayabileceğimiz bir yerde bir arazimiz varsa (veya topluluktaki
kişilerin bir veya birkaçının veya her birinin birikimiyle satın alabiliyorsak)
ve bunun üzerine ev ve -varsa- diğer ihtiyaç duyacağımız yapıları inşa
edebileceğimiz bir başlangıç paramız varsa (yok yok, çok büyük paralar lazım
değil, merak etmeyin; ben de yeni yeni öğrenip şaşırıyorum; mesela aynı zamanda
çok sağlıklı, nefes alan ve ısı izolasyonu konusunda da çok verimli olan saman
evleri, içiyle dışıyla, mutfağıyla vs.si ile birlikte 20-25 bin TL’ye
yapabiliyormuşuz.) başlangıç için çok da beklememize gerek yoktur belki.
Bu arada bütün bunları, birbirini seven, birlikte yaşamaya
hevesli bir topluluk olduğumuz varsayımı altında yazıyorum. Asıl işin en çetin
kısmı da bu bence, ama bu yazıda bununla ilgili bir şey yazmayacağım. Burada
pratik noktalara değinerek bu hayata atılmanın maddi temellerinin, birçoğumuzun
sandığı kadar zor olmadığının ve eğer harekete geçmek istiyorsak, bunun için yıllarca beklememizin, hayalleri ertelememizin gerekmediğinin altını çizmek istiyorum sadece.
Neyse efendim, nerede kaldık… Bir yerimiz var ve ev(ler)i
de kurduk mu? Şimdi geldik yaşamı idame ettirmeye… Barınmayı ve diğer sabit
masrafları -bir şekilde- eldeki avuçtaki kaynakla karşıladıktan sonrası daha
kolay aslında. Yani en azından temel ihtiyaçlarımızı karşılamamız… Zira son 1,5
yıldır şehirdeki ve kırsaldaki pratiklerimde görüyorum ki, bir kişinin
beslenmesi için günde ortalama 5-6 TL yetiyor da artıyor bile. (Evet, burada
sigara, alkol yok; et tüketimi de yok ya da az.) Hadi diğer kişisel masraflar
vs. ile birlikte günlük 10 TL’ye -ve dolayısıyla aylık 300 TL’ye- yuvarlayalım.
Isınma, internet, belki pazar vs. için yakın yerlere araçla gidip gelmeleri
falan da eklediğimizde ayda kişi başı en fazla 500 TL (1) ile gayet de
geçinilebileceğini, yani en azından temel ihtiyaçlarımızı rahatça karşılayabileceğimizi
görüyoruz. Burada topluluğun büyüklüğü de maliyetleri olumlu anlamda
etkileyecek ve düşürecek bu arada. Mesela 2 kişi yerine 8 kişiye yemek yapmak
maliyeti çok daha düşürür; aynı şekilde 4 ayrı evin yaşam alanlarını
ısıtmalarıyla, 8 kişinin ortak bir yaşam alanını ısıtmaları yakacak maliyetini
düşürür; bir sürü internet bağlantısı yerine bir bağlantının herkese yetecek
olması, bir sürü bilgisayar yerine birkaç kişiye bir bilgisayar düşmesi vs… Bu
örnekleri her türlü kaleme yayabiliriz ve hep aynı sonuca ulaşırız. Daha fazla
kişiden oluşan bir toplulukta kişi başı tüketim azalacaktır, burası ekonomik bir gerçek.
Yani yukarıda kişi başı aylık 500 TL’den bahsettim ama özellikle topluluk
olarak yaşandığı takdirde kişi başı aylık maliyetin 400 ve hatta 300 TL’lere
düşeceğini söyleyebilirim. Bütün bunlar tecrübelerimden ve gözlemlerimden ve
biraz da tahmin ve öngörülerimden damıttıklarım bu arada. Yani elbette kesinlik
içermeyen ve kişiden kişiye, topluluktan topluluğa, istek ve ihtiyaçlara ve
konfor arayışına göre değişecek şeyler. Ama ana mantık çok değişmeyecektir.
Farkındaysanız gerçekten yüksek olmayan maliyetler söz
konusu ve burada henüz herhangi bir üretim olmadığı varsayımı altında. Yani
kişi başı 200 veya 300 TL’lik bir gıda harcamasından bahsettim ama kendi
sebzemizi, tavuğumuzu, keçimizi yetiştirmeye başladığımız anda bu maliyet
birden bire çok düşecek; belki yarı yarıya, belki daha da çok. Ve bu düşüşün
çok kısa sürede gerçekleşeceğini söyleyebilirim. Meyve işleri belki biraz daha
uzun vadeli, veya ununu, yağını üretmek de öyle olabilir ama doğanın
kendiliğinden cömertçe sunduğu otları toplayarak beslenmek; yazlık-kışlık
sebzeni yetiştirmek, toprak da uygunsa ve toplulukta bu işlerden anlayan
birileri varsa hemen başlayabileceğimiz ve bir mevsim sonra kendi
ürettiklerimizi yemek, ne mutlu ki hızlıca gerçekleşebilecek bir şey.
Bu şekilde, kısa vadede gıda masrafımızın belki yarısını,
orta vadede ise büyük bir kısmını karşılayacağımızı düşünüyorum. Bu durumda da,
sadece muhtemelen asla üretemeyeceğimiz internet (2), cep telefonu, gerekiyorsa
bazı mutfak aletleri (3) vb. gibi şeyleri satın almak için hala dışarıya
bağımlılığımız olacaktır. Veya seyahat etmek istedikçe (4) bir miktar paraya…
Bunlardan tamamen soyutlanmak istemediğimiz varsayımı altında (yani en azından ben bunu
istemiyorum), bunları karşılamak için bir miktar para kazanmamız
gerekecektir. İşte bu parayı da, -eğer varsa- üretim fazlası tarımsal ürünleri
satarak, belki birkaç oda ya da bu amaçla inşa edilmiş kulübeyi eko-turizm
amacıyla ziyaretçilere açarak, tüm alanı çeşitli organizasyonların düzenlenmesi
için topluluklara, toplantılara açarak veya gerekiyorsa topluluk üyelerinin dışarıda
kısa süreli işlerde çalışmasıyla karşılayabiliriz.
Bu seçeneklerin her biri -ve daha farklı yollar da- aklıma
yatıyor. Kişilerin ne istediğine ve vizyonlarına bakar sadece. Ama işin bu
boyutunda bir ‘olmazsa olmaz’ım, bir de ‘olursa çok iyi olur’um var. Aslında
ikincisi de ‘olmazsa olmaz’ gibi bir noktada artık benim için.
Birincisi, her
ne yapıyorsak bunun topluluğun etik değerlerine uygun olması gerekliliği. Bu
yazıda herhangi bir etik değer vs. tanımlamadım gerçi ama mesela herhangi bir
petrol şirketinin toplaşmasının burada yapılması ve topluluğun bundan para elde
etmesini istemem kendi adıma, hem de asla. Veya bir topluluk üyesinin
kazanacağı parayı bir hızlı yemek restoranında çalışarak elde etmesini de
istemem. Yani madem ekonomik olarak topluluk dışına bir miktar bağlı kalacağız, bu
bağlılığın sadece hayal ettiğimiz dünyayı güçlendirmemize yol açacak bir
düzeyde var olmasını istiyorum.
‘Olmazsa olmaz’a çok yakın duran ‘olursa çok iyi olur’uma
gelince de, her ne yapıyorsak bunu armağan ekonomisinde yapmayı istiyor olmam.
Ürettiğimiz somut/soyut hiçbir ürün, ev sahipliği yaptığımız hiçbir
organizasyon veya hiçbir ziyaretçi için önceden belirlenmiş ücretler belirlemek
istemiyorum. Ben istiyorum ki bu topluluk(lar)dan her ne çıkıyorsa özgürce
çıksın, ne yaratabiliyorsak yaratıverelim, ne üretebiliyorsak üretiverelim, ne
sunabiliyorsak sunuverelim; ve bırakalım onları, özgürce salalım ortak
kullanıma; sonra da görelim bakalım ne geliyor karşılığında. Benim içim,
karşılığını yeterli derecede alma konusunda çok rahat. Bireysel hayatımda fazlaca
gözlemlediğim bu durumun genele de yayılacağını hayal etmek çok da naiflik
olmasa gerek. Haa, naiflik olsa ne olur; ayrı…
(1) İnanmazsanız bir ay boyunca harcamalarınızı bir yere
not edin. Kirayı, dışarıda yemek yemeleri, ihtiyacınız olmadığı halde
tükettiklerinizi çıkarın ve temel ihtiyaçlarınız için ne kadar harcama
yaptığınızı kendiniz görün. Ve evet, 500 TL şehirde de yetiyor, aslında fazla
fazla yetiyor.
(2), (3), (4) – Gerçi henüz geçenlerde kendi internetimizi
de ücretsiz olarak üretmenin hiç de zor olmadığını duydum. Ancak detaylara
hakim değilim. Bununla birlikte cep telefonu, mutfak aleti veya -ne bileyim- musluk
bataryası ihtiyacı duyduğumuzda, bunların her birine paylaşım ekonomisi
kapsamında bir yerlerden ulaşabiliyoruz artık. Seyahate gelince de, otostop ne
güne duruyor azizim? Hem çok keyifli ve yepyeni insanlarla tanışma fırsatı, hem
de bedava!
------------------------------
Günler sonra ekleme: Güzel bir tesadüf, aynı minvalde ama çok daha bilgi ve tecrübeye dayanan bir yazıyı Alakır Nehri paylaştı 2 gün önce. Hem daha fazla bilgiye dayanan, hem de aslında bu işlerin benim yazdığımdan da kolay ve maliyetsiz olduğunu anlatan bir yazı için buraya buyrun.
Topluluk Oluştururken - 2
Topluluk Oluştururken - 3
-----------------------------------------
Eğer bu veya diğer bir yazım -veya eylemim- bir yerlerinize dokunduysa; sizi mutlu ettiyse, ilham verdiyse, düşündürdüyse, bir şeyler yapmak üzere harekete geçmek için teşvik ettiyse vs. ve buna karşılık olarak bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz bi' ses verin lütfen: emreertegun@gmail.com
------------------------------
Günler sonra ekleme: Güzel bir tesadüf, aynı minvalde ama çok daha bilgi ve tecrübeye dayanan bir yazıyı Alakır Nehri paylaştı 2 gün önce. Hem daha fazla bilgiye dayanan, hem de aslında bu işlerin benim yazdığımdan da kolay ve maliyetsiz olduğunu anlatan bir yazı için buraya buyrun.
Topluluk Oluştururken - 2
Topluluk Oluştururken - 3
-----------------------------------------
Eğer bu veya diğer bir yazım -veya eylemim- bir yerlerinize dokunduysa; sizi mutlu ettiyse, ilham verdiyse, düşündürdüyse, bir şeyler yapmak üzere harekete geçmek için teşvik ettiyse vs. ve buna karşılık olarak bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz bi' ses verin lütfen: emreertegun@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazıyla ilgili yorum yapmak için...