Ne kadar uzun süre olmuş 'içimden sohbetler'e yazmayalı. Bi' çeşit nadas sanki. İçimden hiç sohbet etmiyor ve kendimce dünyayı kurtarmaya devam etmiyor değilim elbette ama yazmaya değer bulmadım demek ki. Ya da toparlayamadım belki de. Peki şimdi toparladım da mı, yazmaya başladım? Yooo!!! Ama bi'şeyler beni yazmaya itti; bakalım ne çıkacak.
Hayatım çok değişti.
Benim hayatım hep çok değişir aslında; bilen bilir, ben sürekli istifa ederim, şehir değiştiririm, ev taşırım, yeni uğraşlar edinirim, sıkılırım başka bi'şeylere merak salarım... Gördüğü her şeyi isteyen çocuklar gibiyim. Değişik neyle tanışsam istiyorum, bi' acayip! Bazen bi'şeyleri istemiyorum da, şaşırıyorum. Mesela hiçbir zaman dalış yapmayı çok istemedim. Hayret! Ama çoğu şeyi istiyorum, hemen her şeyi istiyorum. Kolay değil böyle yaşamak. Ama zor da değil aslında. Bilmem ki... Her bi'şeyden haberim oluyo mesela, ucundan kıyısından kulağıma bi'şeyler kaçmış oluyo. Birçok ortamda, çeşit çeşit insanla sohbet edebiliyorum bu sayede. Ama öte yandan ('on the other hand' diyesim geldi, hey allaam) böyle bi' insan olunca hiç bi'şeyde uzmanlaş(a)mıyosun da. İllaki ('illaki' nasıl bitişik yazılır, bunu da anlamıyorum.) uzmanlaşmak mı lazım? Bence hayır! Modern dünyaca evet! Herkesin küçük görevleri olacak ve bunu en iyi şekilde yapacak, diğer şeylerle ilgili pek bi'şey bilmeseler de olur. Bu en iyi şekilde yaptığı işle de hayatını kazanacak, falan da filan.
Bütüncül bir anlayış kalmadı yani. Ne kötü, değil mi? Mesela pek değerli bilim adamları var, konularını çok iyi bilen. Ama konu dediğin, o kadar dıdısının dıdısı ki... Fukuoka'nın 'Ekin Sapın Devrimi'ni okuyorum da; oradan aklımda kalmış olacak bu konu. Şimdi tam hatırlayamadım ama mealen diyor ki (demiş ki), yetiştirdiğin ürünlere zarar veren böcekler, otlar, şunlar, bunlar var; ve bir bilim adamı mesela o zararlıların birinin özel bir çeşidi hakkında çok uzman. Gelmişini, geçmişini, her şeyini biliyor. Ve bu bilgi hiç bir işe yaramıyor. Çünkü doğanın kendi döngüsü var; her yıl farklı ilerleyen mevsim geçişleri söz konusu, zararlıların birbirine olan etkisi var; var oğlu var. Ben iyi anlatamadım gerçi ama yine de ana fikir anlaşılmıştır umarım. Böyle uzmanlaşmış kişilerden oluşan bir toplumda, bütüncül bakış açısını yakalamamız mümkün değil; bu durumda sorunlara doğru çözümleri bulmak da çok mümkün olamıyor. Ha mesela diyor ki, bilmemne zararlısı hakkında uzman olan adam/kadın, o zararlıyı uzaklaştırmak için en doğru yöntemleri biliyor, eyvallah; ama o zararlı uzaklaştığında geri kalan durum ne olacak? Olay sadece onu uzaklaştırmak değil ki? Mesela bu durumda, o zararlıyı yiyerek beslenen ve aynı zamanda farklı bir faydası olan canlı da yok olacak. Falan da filan. Güdük ötesi tarım-toprak bilgimle ahkam kesmeyeyim şimdi ama böyle de bir durum var.
Tabii ki bu durum sadece toprakla ilgili konularda değil, her konuda geçerli. Ama şimdi bir örnek daha vermeye çalışarak, kendimi ateşlere atasım gelmedi. (Gülücük)
Nereden nereye geldim, valla hiç bunları yazacağımı düşünerek başlamamıştım. Aklımdaki şeylerden biri topluluk oluşturma konusu ile ilgili atıp tutmaktı ki bunu başka bir yazıya bırakacağım; buraya bağlamak pek mümkün olmayacak; bir diğeri de şeydi, ımmm, ımmm, ımmm, (40 sn falan kaldım) ; hah!! İşte dünyayı nasıl güzelleştirmek gerektiği, ne yapmak gerektiği, siyaset, sivil toplum, apolitiklik gibi konular geçiyordu kafamdan. Şimdi yine karışık oldu ama kendi hayatım üzerinden şu anki duruşumu anlatasım vardı. Ama çok mu uzar ki şimdi...
Şimdi okudum yazıyı da, yeterince dağınık zaten. Bitsin şimdilik. Devam ederiz...
+1 :) eglenceli boyle kalsin bence zamani gelince zink diye toparlanir, baglanir olgunlasiyor simdilik ! ihtimaldir hic toparlayanamayadabilir ne gam :)
YanıtlaSil