Sayfalar

19 Kasım 2016 Cumartesi

gündeme dair: cinsel istismar suçlularının durumu

Bir şeye karşı çıkmak veya savunmak her zaman için en doğal hak ama bunu, durumu anlamadan veya yanlış anlayarak yapmak, doğru olmayan bir yerde konumlanmaya neden olabiliyor. Odada bir fil varsa ve dışarı çıkarılmak isteniyorsa eyvallah ama filin ve çıkarılma nedeninin doğru tanımlanması çok önemli. "Bu fil çıksın, çünkü onun hortumu var." dersek olmaz mesela; hortum, filin doğasında var. Ama "Bu fil odada çok yer kaplıyor. Zaten onun yeri burası değil, Afrika'daki ormanlar!", onu çıkarmak için iyi bir neden olabilir.

Dünkü olaydan bahsediyorum; cinsel istismar nedeniyle suçlu bulunanların istismarda bulundukları kişiyle evlendikleri takdirde cezalarının ertelenmesi konusundan. Hükûmet yanlısı olmayan yayınlardan benim görebildiklerimin tamamı bunu "çocuk tecavüzcülerine af" vb. şekillerde verdi. Bunun üzerine, çoğunluğu mevcut hükûmet karşıtı olan kişiler ayağa kalktılar ve 24 saati aşkın bir süredir tepkilerini sürdürüyorlar.

Ayağa kalkmakta ve tepki göstermekte bence haklılar. Ben de aşağıda, bu kanun teklifine olan itirazlarımı yazdım. Ancak en başta belirttiğim üzere, fili doğru bir şekilde tanımlamadan bunu yaptığımız takdirde bir şeyler yanlış oluyor gibi geliyor bana.

Konu, sadece bu konu olmaktan çok daha derin. Okumadan, araştırmadan, tam olarak anlamadan atıp tutmaya o kadar alıştık ki. Ayrıca okuduğumuzu anlamaktan, kendimizi doğru bir şekilde ifade edebilmekten de uzaklaşıyoruz her gün. İnsanların kuramadığını gözlemlediğim en basit sebep-sonuç ilişkilerini; imla kurallarına, anlam bütünlüğüne hiçbir şekilde uymayan paylaşımları okudukça ve duydukça, içim daralıyor her gün. Black Mirror'ı izliyor musunuz bilmem ama her geçen gün orada gösterilen dünyalara yaklaştığımızı görüyorum.

Dünkü konuya ve kanun teklifine dönmek gerekirse... Şunun altını çizmek ve görünmesine katkı sunmak isterim ki aslında önergede, -en azından lafta- tecavüzcülere bir aklama yok; "cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın işlenen cinsel istismar suçu" ibaresi var. Teoride, bu, tecavüzcüleri kapsayan bir önerge değil. İtiraz ediyorsak bunu bilerek, doğru anlayıp itiraz edelim istiyorum.




Bu önergeye benim itirazlarım şunlar:

1 - Türkiye'de, en az bir kanunun ne olduğu kadar dikkat etmek gereken diğer etken, uygulamada ne olacağı. Bu ülke, ölü doğan veya konduğu şekilde uygulan(a)mayan yasalar cenneti (ya da cehennemi). Teoride tecavüzcüleri kapsamayan bu önerge, pratikte gayet kapsayabilir. Tecavüz edilen bireyin, ailenin zorlamasıyla veya türlü tehditlerle evlenmeye "rıza göstermek zorunda kalması" son derece olası ve binlerce örneğinin yaşanması kaçınılmaz bir durum. Yukarıdan koyduğun yasa "cebir, tehdit, hile vs. içermeyen" diyebilir ama bunun gerçek hayattaki izdüşümü hiç de öyle olmayabilir. Dolayısıyla tasarı, pratikte içeriğinin kapsamadığı durumları da kapsayacaktır. Bu, neredeyse kesin!

2 - Teklifin, 16.11.2016 tarihine kadar işlenen suçlar için olması bana çok acayip geliyor. Eğer burada gerçekten de yanlış bir uygulama olduğu ve mağduriyet yarattığı düşünülüyorsa, getirilen teklif sadece geçmişi kapsamamalı, şimdiyi ve geleceği de kapsamalı. Sadece geçmişi kapsaması, aklıma "içeriden kimi ya da kimleri kurtarmak istiyorlar" sorusunu getiriyor.

3 - Altının çizildiğini hiç görmediğim diğer bir konu da evlenme şartıyla hükmün geri bırakılması. Evliliğin bu kadar kutsanmasını zaten hiç tasvip etmeyen bir kişi olarak, buradaki önergede, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının fail ile mağdurun evlenmesi şartına bağlanıyor olmasını onaylamam mümkün değil. Evliliğin kutsallığı ve olumlanması neredeyse herkesin içine o kadar işlemiş ki işin bu kısmı kimseye tuhaf bile gelmiyor.

Şu anki kanuna göre, 17 yaşında, gayet aklı başında bir genç, bilerek ve isteyerek reşit biriyle cinsel ilişkiye girdiği ve devlet bunu bir şekilde öğrendiği takdirde (çoğunlukla kürtaj vakaları nedeniyle); herhangi bir şikayette bulunmasa, hatta o kişiyi savunmak istese bile,  kamu davası açıyor ve diğer taraf ceza alıyor. Çok acayip*! Ama bir şekilde evlilik kurumu devreye girdiğinde her şey "temizleniyor" ve ceza ortadan kalkıyor.

4 - Niyet okumanın, prensip olarak yanlış olduğunu düşünüyorum ancak şu anki yönetim, tüm bu konularda o kadar sabıkalı ki niyet okumamak, artık iyiden iyiye safdillik hâlini aldı. Bu tip bir uygulamanın İslami bir altyapısının olduğu ve şeriat yasalarına doğru bir adım daha atmak niyeti de bana göre kabak gibi ortada.

5 - Getirilen teklifte alt yaş sınırı yok. Medenî Kanuna göre, kişilerin kendi hür iradeleriyle evlenebilecekleri yaş 18; ailelerinin onayı alınmak kaydıyla 17'den itibaren evlenilebiliyor; çok özel durumlarda ise bu, 16'ya çekilebiliyor. Getirilen teklifte alt sınır olmaması, bu durumu doğrudan 16-18 yaş aralığı için mi geçerli kılıyor, yoksa 16 yaş altı kişilerin de evlenebilmesinin önü mü açılıyor?

Velhasıl bana göre bu; yersiz, zamansız, yeni mağduriyetler yaratması kaçınılmaz bir önergedir. Lakin bunu, doğru bir zemin üzerinden ifade etmenin de çok önemli olduğunu düşündüğüm için, kocaman ve çok hassas olan bu konuda bütün bunları yazmaya cüret ettim. Hatalarım, eksiklerim veya yanlış değerlendirmelerim olduysa dinlemeye, anlamaya, fikirlerimi değiştirmeye ve zenginleştirmeye açığım.


*İki nedenle acayip: 1 - Absürt ama gayet olası bir örnek veriyorum; 18 yaşını doldurmasına bir gün kalmış biri, 18 yaşını o gün doldurmuş biriyle cinsel birliktelik yaşadığında; 18 yaşını o gün doldurmuş ve diğerinden sadece 24 saat yaşlı kişi, kanunlara göre bir anda 8 yıl hapse mahkum edilebiliyor. 2 - Zaten yukarıdan alınan bir kararla, 18 yaşın dolduğu günün (veya bazı ülkelerde 20'nin, 21'in) dramatik bir şekilde her şeyin değiştiği gün olması, bana göre bir başka tuhaflık. Bir anda seçme, seçilme, sevişme, alkol-sigara satın alma ve diğer özgürlüklere sahip olmak. Bir gün önce hepsi yasak, bir gün sonra hepsi serbest! Komik değil mi? Üstelik, 18'in veya başka bir yaşın herkes için ve her zaman için aynı olmaması da cabası. Ben 16 yaşında, ergenliğe son derece geç girmiştim mesela. Boyum posum arkadaşlarımın yarısı idi. Lise 2'nin başlarında, ilkokulda olduğumu söylesem inanılacak kadar küçüktüm. Bunla birlikte bir sürü arkadaşım gayet kocamandı o zamanlar. Ayrıca zamanın ruhu da çok etkili. Bugünün 15 yaşındakileri, benim en az 20 yaşındaki hâlim kadar akıllı, farkındalıklı vs.ler, görebildiğim kadarıyla. Yanlış bulduğum bu uygulama yerine daha iyi bir önerim yok şu an için. Ama bu konulara girmişken, bunları not düşmeden geçemedim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazıyla ilgili yorum yapmak için...