Sayfalar

21 Şubat 2016 Pazar

bir para bölüşümü hikayesi

Bugün bir yazı yazdım ve ilk olarak Yeni Dünya Öyküleri adlı blogda paylaştım. Buraya da alıntılıyorum.
-------

Dünyada ve Türkiye’de yıkım, kıyım, doğa ve insan katliamları hızla sürerken; bir yandan da ümit veren yeni dünya öyküleri yazılıyordu. İşte onlardan biri:
24 Ocak 2016’da Ankara’da bir etkinlik düzenlendi, Şenlikli Ekonomi Atölyesi. Bu atölyede; armağan ve paylaşım ekonomisine dair paylaşımlar yapıldı, hayatımızdan örnekler verildi, paraya dair tabuların bir kısmı masaya yatırıldı, birkaç uygulama yapıldı ve bir oyun oynandı. Yaklaşık 25 kişinin katılmış olduğu etkinlik epey keyifli geçti. Ama bu yazıda etkinlikten değil, etkinlik için verilen paraların paylaşım süreçlerinden kısaca bahsedeceğim.
Etkinlik zaten belirli bir ücret karşılığında düzenlenmiyordu. Önerilen bir aralık olmakla birlikte, katılımcılar, etkinliğin sonunda nasıl hissettiklerine ve bütçe durumlarına göre nasıl bir karşılık vereceklerine (ya da vermeyeceklerine) kendileri karar vereceklerdi. Öyle de oldu. Herhangi bir katkı koy(a)mayanlar da oldu, 100 TL veren de. Zaten etkinliğin çağrı metninde de yazmış olduğum üzere her türlü karşılı(ksızlı)ğa açık idim. Sonuçta 654,50 TL’nin yanısıra, bir arkadaşım para yerine benim seyahatlerimden birini karşılamak istediğini iletti.
Herkes hissettiği ve verebildiği kadarını verdi. Umuyorum ve sanıyorum ki herkes dengede ayrıldı. Gönül bedeli uygulamasının güzelliği bu zaten. Ne vereceğine kendi karar veren insanların, etkinliği iç huzuruyla kapatması…
O akşam bu parayı bir kenara koyduk ve birkaç gün sonra Ankara Yaşam Çemberi’nin kurucuları ve yürütücüleri olan Filiz ve Doğukan’la buluştuk, bu parayı ne yapacağımıza dair bir çember yaptık.
Önce herkes bu paranın ne şekilde değerlendirilmesini uygun bulduğuna dair hislerini söyledi. Filiz ve Doğukan, etkinliği baştan sona götüren kişi ben olduğum, hatta çağrı metnini falan da ben hazırladığım için, yani aslında çok fazla katkı sunmadıklarını düşündükleri için bu paranın tamamının benim hakkım olduğunu, herhangi bir beklentileri olmadığını, bu konuda içlerinin çok rahat olduğunu paylaştılar. Bense, bu paranın çoğunu kendime almayı tercih etsem de bir kısmını paylaşmak istediğimi söyledim. -Hem çalışmadığı ve ihtiyacı olduğu için hem de etkinliğin kayıt işleriyle ilgilendiği, yani buna emek verdiği için- Doğukan‘a 100 TL, etkinliği yaptığımız ev sahibi Çağlar için -ev masraflarına katkı mahiyetinde- 50 TL bırakmak istedim. Filiz için bir pay ayırmak içimden gelmedi. Hem çalıştığı için ihtiyacı olmadığını düşünüyordum, hem de Ankara Yaşam Çemberi’ndeki tüm çabaları bir yana, bu etkinlik için Doğukan kadar çaba sarf etmesine gerek kalmamıştı. Bir de Eylül ayında üniversiteli öğrencilere yönelik bir etkinlik planlıyorlardı, bunun için de bir kumbara vardı ve etkinliklerden kalan üç beş kuruşlar da buna yönelik olarak birikiyordu. Bu kumbara için katkı sunup sunmama konusunda çok kararsız kaldım. Aylar sonra yapılması öngörülen belirsiz bir etkinlik için şu anda katkı sunmayı çok fazla istemedi içim. Neden sonra, bir anda bozukluk olan 59 TL’yi de burası için bırakmaya karar verdim. Bir ara Filiz, sembolik de olsa bir şey almanın ona iyi hissettireceğini söyledi ve ona da 20 TL verdim.
Doğukan ve Filiz, verdiğim paraları çok buldular. Önce ev için vermiş olduğum 50 TL’ye laf söylüyorlardı ki durdurdum onları. Bunu o kadar içimden taşarak, hatta eksik bularak verdim ki üstüne konuşmak bile istemedim… Sonra Doğukan “Dün param yoktu, etkinlik için sana para verememiştim. Artık param var, al sana.” diyerek ona vermiş olduğum paranın 20 TL’sini bana geri verdi. Sonra kumbara için son anda bırakmaya karar verdiğim 59 TL’yi de çok buldular. “Şu an orada durup duracak bir para bu, sen yollardasın, sen kullan daha iyi. Herhalde kumbara adına biz karar verebiliriz.” diyerek bunun da 20 TL’sini bana geri verdiler. Ortada bir sürü para ve bir oraya gidiyor, bir buradan geliyor. Görmeliydiniz. Sanki monopoly oynuyorduk.
En sonda bir tur daha baktık içimize, herkes iyi hissediyor muydu? Evet. Dengede miydik? Evet. Eklemek istediğimiz herhangi bir şey var mıydı? Hayır. Üzülen, hayal kırıklığına uğramış olan, hakkını alamadığını hisseden var mıydı? Hayır.
Ve konu kapandı, havadan sudan sohbete devam edildi.
-----------------------------------------
Blog yazarının notu:

Bildiğin -ya da bilmediğin- üzere 2012 Temmuz'undan bu yana, bilerek ve isteyerek çalışmıyorum. Yani klasik anlamda "çalışmak"tan bahsediyorum tabii. Zira aslında hiç olmadığım kadar üretim halindeyim, ayrıca -yeri gelmişken- son derece keyifli ve afiyetteyim. Bu üretim sürecinde ortaya çıkan şeylerin çoğu bugünün piyasasında "para eden" şeyler değil ama bu, onların kıymetini azaltmıyor, içim ferah. Kendim ve diğerleri için daha güzel bir yaşam düşü, bu konuya kafa ve kalp yorma, yazıp çizme, bi'takım uygulamalar yapma ve buna kendini adama ne zaman para etmiş ki... 

Yok yok, katiyen şikayetçi değilim bu durumdan, hatta bunun için ayrıca şükran doluyum. Cidden! Hayatımı sürdürürken az miktarda da olsa (ayda birkaç yüz tl) paraya gereksinim duyuyorum ve yaptıklarım, bu parayı çoğu zaman "doğrudan" getirmiyor. Hep bi'takım dolambaçlı yollar... Neyse ki bu yolları da seviyorum. ((: 

Diyeceğim o ki eğer yukarıdaki veya diğer bir yazım -veya belki de bir eylemim- bir yerlerine dokunduysa; seni mutlu ettiyse, düşündürdüyse, sana ilham verdiyse ve içinde benim için bir şeyler yapmak üzere harekete geçme isteği duymana yol açtıysa, bunun sonucunda da bana para veya başka bir armağan iletmek istersen: emreertegun@gmail.com adresinden bana ulaşır mısın?

2 yorum:

Yazıyla ilgili yorum yapmak için...